Ramazan ayında özellikle iftar çadırlarında yapılan yanlış bir uygulama yapılmaktadır. Bu uygulama ezan okunduktan sonra topluca veya ferdi olarak duâ yapılıp sonra oruçlarını açmalarıdır. Bu uygulama sünnete aykırı olan bir uygulamadır. Yapılması gereken ferdî olarak veya topluca herkes orucunu açtıktan sonra, duâ yapılmasıdır. Zîrâ yemekten önce duâ etmek, Ehl-i Kitab’a mahsustur. Nitekim birçok Hadis-i Şerif’te: ″Ehl-i Kitab’a muhâlefet edin″[1] diye buyrulmuştur. Akşam ezanı okunmaya başlandığında hemen orucun açılması gerekir. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
ثَلَاثٌ مِنْ أَخْلَاقِ الْمُرْسَلِينَ تَعْجِيلُ الْإِفْطَارِ وَتَأْخِيرُ السُّحُورِ وَالسِّوَاكُ
″Üç şey Peygamberlerin ahlâkındandır: Orucu acele açmak, sahuru geç yemek ve misvak kullanmak.″[2]
لَا يَزَالُ الدِّينُ ظَاهِرًا مَا عَجَّلَ النَّاسُ الْفِطْرَ لِأَنَّ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى يُؤَخِّرُونَ (د عن أبى هريرة)
″Müslümanlar iftarda acele ettikleri müddetçe din üstün olmaya devam eder. Çünkü yahudiler ve hristiyanlar iftarı geciktirirler.″[3]
Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir Hadis-i Kudsî’de de Allah’u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
أَحَبُّ عِبَادِي إِلَيَّ أَعْجَلُهُمْ فِطْرًا (ت عن أبى هريرة)
″Şüphesiz kullarımın bana en sevimli olanı, iftarda en çok acele edenidir.″[4]
Bu hadisler, Müslümanlar sünnete sarıldıkları ve bunun şuurunda oldukları müddetçe, İslâmiyetin, dolayısıyla Müslümanların yüceleceği ve sünnetten uzaklaştıklarında da fitne ve fesadın kendilerini saracağını ifade etmektedir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Müslümanlara, iftarda acele etmelerini emrederken, buna sebep olarak; yahudi ve hristiyanların iftarı geciktirmelerini göstermiştir. Bu ifadelerde, Müslümanların İslâm düşmanlarına muhalefet etmelerinin gereğine işaret vardır. Müslüman, Allah’ın düşmanlarına düşman oldukça, Allah’u Teâlâ ona yardım eder.[5]
Oruçlunun, âdil hükümet başkanının ve mazlumun duâsı makbuldür. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
ثَلَاثَةٌ لَا تُرَدُّ دَعْوَتُهُمْ الْإِمَامُ الْعَادِلُ وَالصَّائِمُ حِينَ يُفْطِرُ وَدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ يَرْفَعُهَا فَوْقَ الْغَمَامِ وَتُفَتَّحُ لَهَا أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَيَقُولُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ وَعِزَّتِي لَأَنْصُرَنَّكِ وَلَوْ بَعْدَ حِينٍ (ت عن ابى هريرة)
″Üç kişi var ki duâları çevrilmez. Âdil hükümdar, oruçlu olan kimse orucunu açtığında, bir de mazlum. Allah, mazlumun duâsınıbulutların üstüne kaldırır ve göklerin kapısını ona açar. Rabb Teâlâ: ″Bir müddet sonra bile olsa, izzetim hakkı için sana mutlaka yardım edeceğim″ buyurmuştur.″[6]
[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 21252.
[2] Serahsî, Mebsut, c. 4, s. 60; el-İnâye Şerh’ul-Hidâye, c. 3, s. 349.
[3] Sünen-i Ebû Dâvud, Savm 20.
[4] Sünen-i Tirmizî, Savm 13.
[5] Sünen-i Ebû Dâvud Şerhi, Savm 20, c. 9, s. 197.
[6] Sünen-i Tirmizî, Sıfat-ı Cennet 2.