DERGAHA YOLCULUĞU NEDEN İBADET SAYIYORSUNUZ?

DERGAHA YOLCULUĞU NEDEN İBADET SAYIYORSUNUZ?

Dergaha Yolculuğu Neden İbadet Sayıyorsunuz?

Ebu Hüreyre Radiyallahu anhu'dan Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

أَنَّ رَجُلًا زَارَ أَخًا لَهُ فِي قَرْيَةٍ أُخْرَى فَأَرْصَدَ اللَّهُ لَهُ عَلَى مَدْرَجَتِهِ مَلَكًا فَلَمَّا أَتَى

عَلَيْهِ قَالَ أَيْنَ تُرِيدُ قَالَ أُرِيدُ أَخًا لِي فِي هَذِهِ الْقَرْيَةِ قَالَ هَلْ لَكَ عَلَيْهِ مِنْ نِعْمَةٍ

تَرُبُّهَا قَالَ لَا غَيْرَ أَنِّي أَحْبَبْتُهُ فِي اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ فَإِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكَ بِأَنَّ

اللَّهَ قَدْ أَحَبَّكَ كَمَا أَحْبَبْتَهُ فِيهِ م عن ابى هريرة

“Adamın biri başka bir beldedeki bir din kardeşini ziyarete giderken Allah bu kimseyi gözetlemek için bir meleği görevlendirmişti. O kimse meleğin yanına varınca melek nereye gidiyorsun, diye sorar. Adam da:

- Şu köyde bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum, cevabını verir. Melek:

- Bir kimseden menfaatin var da, ondan dolayı mı gidiyorsun? der. Adam da: hayır! ben onu sadece Allah rızası için severim, onun için de ziyarete gidiyorum, deyince Melek:

- Sen onu nasıl seviyorsan Allah’ta seni öylece seviyor. Ben bu müjdeyi vermek için Allah’ın sana gönderdiği elçisiyim, dedi.”[1]

● Peygemberimiz Sallallahu aleyhi vesellem: “Allahu Teâlâ için bir kulu ziyaret etmek Allah’u Teâlâ'yı ziyaret etmektir,”[2]buyurdu.

عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُاَنَّهُ قَالَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ

وَسَلَّمَ:قَالَ اللّٰهُ تَبَارَكَ وَتَعَالٰى حَقَّتْ مَحَبَّتِى لِلْمُتَحَابِّينَ فِيَّ وَحَقَّتْ مَحَبَّتِى

لِلْمُتَوَاصِلِينَ فِيَّ وَحَقَّتْ مَحَبَّتِى لِلْمُتَنَاصِحِينَ فِيَّ وَحَقَّتْ مَحَبَّتِى لِلْمُتَزَاوِرِينَ فِيَّ

وَحَقَّتْ مَحَبَّتِى لِلْمُتَبَاذِلِينَ فِيَّ اَلْمُتَحَابُّونَ فِيَّ عَلٰى مَنَابِرَ مِنْ نُورٍ يَغْبِطُهُمْ بِمَكَانِهِمْ

اَلنَّبِيُّونَ وَالصِّدِّيقُونَ وَالشُّهَدَاءُ.ط حم حب طب ك

● Muaz ibn-i Cebel Radiyallahu Anhu’dan rivayetle Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu:“Allah'u Teâlâ buyuruyor ki:“Benim sevgim Hakk olur, benim için sevişenlere. Benim sevgim Hakk olur benim için kavuşanlaraziyaretleşenlere. Benim muhabbetim, sevgim Hakk olur, benim için nasihatleşenlere. Benim sevgim Hakk olur Benim için birbirlerine bağlanıp canı gönülden sevişenlere. Benim sevgim hakk olur, benim için mallarını esirgemeyip birbirlerine sarf,bezledenlere.Benim için sevişenlerYarın onlar nurdan kürsüler üzerindedirler. Onların mekanlarına Enbiyalar, sıddıklar ve şehidler gıbta ederlerimrenirler.”[3]

Ebu İdris el Havlani Radiyallahu Anhu’nun şöyle dediği nakledilmiştir:Bir gün Dımışk mescidine girmiştim. Güleç yüzlü bir gençle karşılaştım. İnsanlar etrafına toplanmışlar görüş ayrılığına düştükleri meseleleri ona soruyorlar ve söylediklerini kabul ediyorlardı. Kim olduğunu sordum, Muaz ibni Cebel dediler. Ertesi gün erkenden mescide koşmuştum baktım ki o genç benden önce gelmiş namaz kılıyor. Namazını bitirinceye kadar bekledim, sonra önüne geçerek selam verdim ve Allah’a yemin ederim ki ben seni Allah için seviyorum, dedim.

- Allah için mi seviyorsun? dedi. Evet, Allah için, dedim. O yine: Gerçekten Allah için mi seviyorsun? dedi. Ben de: Evet gerçekten Allah için seviyorum, dedim. Bunun üzerine elbisemden tutarak beni kendisine doğru çekti ve şöyle dedi: Müjdeler sana zira ben RasulullahSallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyururken dinledim: Allah buyuruyor ki: “Sadece benim için birbirlerini seven, benim rızam için toplanan, benim uğrunda birbirini ziyaret eden ve sadece benim rızamı kazanmak için sadaka verip infak edenler benim sevgime hak kazanmışlardır.”[4]

● Yine Hadîs-i Kudsi'de Allahu Teâlâ:“Kulum beni ziyaret etti. Her ziyaret edilene ev sahibi ikramda bulunur. Benim de ikramım cennettir.”[5]buyurdu. Demek ki, Allahu Teâlâ için bir kulu ziyaret. Allahu Teâlâ'yı ziyaret etmektir. Uzak yerden toplu olarak gelir, O kulu ziyaret eder. İşte sâihûn yapmış olur.

● Sûre-i Furkan, Ayet 63-67

﴿ وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْنًا وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا ﴿٦٣﴾ وَالَّذ۪ينَ يَب۪يتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا ﴿٦٤﴾ وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ ﴿٦٥﴾ اِنَّهَا سَٓاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ﴿٦٦﴾ وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَامًا ﴿٦٧﴾

63-67. Rahmân’ın has kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve câhiller onlara fenâ bir söz söylediklerinde, ″Selâmetle″ derler.* Onlar, gecelerini Rablerine secde ve kıyam ile geçirirler.* Ve onlar şöyle derler: ″Ey Rabbimiz! Cehhennem azâbını bizden uzaklaştır. Şüphesiz onun azâbı, çok şiddetli ve devamlıdır.* Şüphesiz orası, ne kötü bir karargâh, ne kötü bir makamdır.″* O Rahmân’ın has kulları, harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.

● Sûre-i Tevbe, Ayet 111-112

﴿ اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿١١١﴾ اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١١٢﴾

111-112. Şüphesiz Allah’u Teâlâ, Mü’minlerden canlarını ve mallarını, Cennet karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah’u Teâlâ’nın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da zikredilen bu vaadi hak ve sâbittir. Allah’tan daha fazla vaadini yerine getiren kim vardır? Ey Mü’minler! Artık yaptığınız bu alışverişe sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.* Ey Resûlüm! Şu Mü’minleri müjdele ki, onlar tevbe ederler, Allah’a ibâdet ederler, Allah’ın nîmetlerine hamd ederler, Allah için seyahat yaparlar, rükû ve secde ederler, iyiliği emredip kötükten nehyederler ve Allah’ın hudûdunu muhafaza ederler.


[1]Müslim, Birr 64 Riyazü’s-Salihin, Hadis no: 362.

[2]Riyazü’s-Salihin, Aslı ve tercümesi, Hadis no: 360.

[3]Ahmed Bin Hambel, Hadis No: 18621, 20995; İmam Malik, Muvatta, Hadis No: 1503; Râmûzu'l-Ehâdîs, Hadîs No:4070

[4]Muvatta, Şa’r 16 Riyazü’s-Salihin, Hadis no: 383.

[5]Muhtar’l-Ehadis’in Nebeviyye, Hadis no: 406.


.