MÜCAHEDE EDENLERLE ALLAHU TEALANIN İFTİHAR BAHSİ

Bunların şanında: (Sure-i Maide,Ayet 54)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: يُجَاهِدُونَ ف۪ى سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ

“Onlar Allah'u Teala yolunda mücahede ederler. Kınayanların kınamasından korkmazlar.”

Ebu Bekir Radiyallahu anhu Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'e:

- Harpsiz mücahede nedir? dediğinde bu Hadis-i Şerifi buyurmuştur.

عَنْ اَبِى ذَرٍّ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَبَا بَكْرٍ اِنَّ للّٰهَ تَعَالٰى مُجَاهِدِينَ ف۪ى الْأَرْضِ اَحَبًّا مَرْزُوقِينَ يَمْشُونَ عَلٰى الْاَرْضِ يُبَاهِىَ اللّٰهُ تَعَالٰى بِهِمْ عَلٰى مَلٰئِكَةِ السَّمَاوَاتِ وَتَتَزَيَّنَهُ لَهُمُ الْجَنَّةُ كَمَا تَزَيَّنَتْ اُمُّ السَّلَمَةِ لِرَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

Ulema-i billah olanların şanında buyuruyor:

“Allah yolunda mücahede edenler var. Onlar kınayanların kınamasından korkmazlar ” diye buyurdu. Biz dedik:

- Ya Resulullah! harpsiz mücahede nedir? buyurdu ki:

- Ya Ebu Bekir, tahkik (muhakkak) Allah'u Teala'nın kulları var ki yeryüzünde mücahedeci ve onlar mücahidlerdir.”[1]

Allah'u Teala'ya çok sevgilidirler. Onlar rızıklanırlar ve yeryüzünde yürürler, gezerler. Allah'u Teala onlar ile gök yüzünde göklerdeki meleklere iftiharla mübahaat eder. Yani öğünür ve Cennette onlar için ziynetlenir. Ümmü Selem'e validemizin Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem için ziynetlendiği gibi” diye buyurdu. Biz dedik:

- Ya Resulullah bunlar kimlerdir? Onlar şunları tamam yapanlardır.

قَالَ رَسُولُ اللّٰ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْمُحِبُّونَ فِى اللّٰهِ وَالْمُبْغِضُونَ فِى اللّٰهِ

“Allah'ın emirlerini halka emir ederler. Nehyini nehyederler ve Allah için sevişirler. Allah için buğz ederler ”[2] diye buyurmuştur. İşte bunları böyle meth eylemiştir.

Bu mücahede fi sebilillah (bir tek Allah rızası için, Allah için sevişmek, Allah için buğzetmek, sevmemek) Allah'ın emirlerini emrettiği gibi emir, (yasakladığını yasakladığı gibi yasaklayanlar) nehiylerini nehyettiği gibi nehiy yapanlardır.

Bir de Allah için sevişenler ve sevenleri, Allah için buğz edenleri söyledi. Allah'u Teala'nın has kulları bunlardır.

Hakiki mü'min'de bu dört şey şöyledir. Aşağıda açıklayalım:

1- Fisebilillah mücahede edenler.

2- Allah'ın emrini emir, nehyini nehiy (yasaklarını yasak) yapanlardır.

3- Allah yolunda Allah için sevişenler.

4- Allah için buğz edenler. Zikrullaha devam edenler

Her kim de bu dört hal tamam ise Allah'u Teala'nın sevdiği bunlardır.

Birinci mücahede yolu: Enbiyalar, Evliyalar yoludur.

Tezkiyeyi Nefis, tasfiyeyi kalp yoludur. Nefsini terbiye, kalbini safileştirmek yoludur. Bununla kalbi temizleyip vuslat-ı ilahiyeye kavuşmaktır.

[Tezkiyeyi Nefis, tasfiyeyi kalp: Nefsini terbiye etmek, uslandırmak, kalbini temizlemek kalbindeki kötülükleri, kötü düşünceleri çıkartmak. Ya Resulullah! Mücahede nedir demişler?

- Az yemek,[3] az uyku uyumak,[4] az söylemek, malaiyani (lüzumsuz, faydasız) sözleri terk etmek ve hakkı söylemek.[5]

1- Her gönülde kenz (hazine) açılmaz ta ki pür nur olmadan. (Pür nur: Nurlanmak demektir.)

2- Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan. (Ev imar olmadan)

3- Mutu kable ente mutu sırrına mazhar olan

4- Gördü anlar haşrı neşri nefhayı sur olmadan.

1- Hiç bir gönülde ilim hazinesi açılmaz o kalb, o gönül nurlanmadan.

2- Padişah o eve girmez, o ev imar olup yapılmadan.

3- Ölmeden evvel ölünüz [6] Hadisi şerif'inin sırrına mazhar olan, o sırra eren, orayı bilen.

4- Onlar kıyamet kopmadan sur'a üflenmeden mahşeri, mizanı mahşerde göreceklerinin hepsini bu dünyada iken gördüler.

Hiç bir kalb, gönül nurlanmadan o kalbde ilim hazinesi açılmaz.

Padişah o eve girmez. O ev ışıklanmadan, nurlanmadan dediği Allah'u Teala'nın mü'minin kalbine tecelli etmesi. Allah'u Teala padişah, mü'minin kalbi de padişahın gireceği evdir. O ev imar olmadan, o eve padişah girmez. Padişah Allah'u Teala olunca o mü'minin kalb evine girebilmesi için o ev nurlanması lazım. “Estağfirullah el azim” istiğfarı ile kalbi temizlemektir. Evi sıva. badana yapma gibi. Bir ev sıva, badana yapılmayla padişah gelmez. O evde padişahın en sevdiği mobilya, koltuk, halılar olması lazım. Padişah olan Allah'u Teala'nın en sevdiği Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem olunca Peygamberimizin üzerine selavatı şerife çok çok getirilip onunla o evin koltuğu, mobilyası, halıları ile döşenmelidir. Allah'u Teala'nın Peygamberimizden daha fazla sevdiği bir şey yok. Ev, sıva, badana oldu, temizlendi bir de koltuğu, mobilyası, halıları döşendi, padişah gelir mi? Gel-mez. Çünkü o evde ışık yok. Evin ışıklanması lazım. Evin ışığı kelime-i Tevhid “La ilahe illallah” zikridir. “La ilahe illallah” zikri nurdur, ışıktır. Işıkta geldi, evin içi, dışı, odalar, salon, bahçe her taraf ışıklandı. Padişah gelir mi? yine gelmez. Padişahın o eve buyur edilmesi lazım. Allah, Allah zikri de padişah dediğimiz Allah'u Teala'nın tecellisini o kalb evine buyur etmektir.

Bir insan her gün seher vaktinde kalkar teheccüd namazını kılar, tesbihini eline alır huzurla “estağfirullah el azim” yüz yahut beşyüz defa çekerse, Salavatı şerife'yi yüz veya beşyüz defa çekerse, “La ilahe illallah” kelime-i tevhidini ikiyüz defa yahut bin defa çekerse, Allah ismini yüz veya beşyüz defa çekerse, hiç ara vermeyip her gün hergün çekerse, işte kalp evini imar ediyor. Allah'u Teala'yı kalb evine buyur ediyor.

Allah'u Teala Hadis-i Kudsilerinde:

1- “Bana yerlerim göklerim geniş gelmedi mü'min kulumun kalbi geniş geldi.”[7]

2- “Beni arayan engin gönüllerde arasın”

3- “Ben insanın sırrıyam sırrım onun sırrındadır.”

4- “Ben kuluma kalbinin ortasındaki şah damarından daha yakınım.”[8]

İşte bu dersleri çeke çeke kalbini Allah'ın evi ediyor. Allah'u Teala o kalb evine tecelli ediyor.

Doğan sensin dolanan sen. Ne doğar ne dolanırsın

Mekanın La-mekan senin. Her mekanda bulunursun

Bilen sensin bilinen sen. Sen bilirsin seni yine.

Tecelli ettiğin dosta. Lutfun ile bilinirsin.

Bir gönülde senden gayri. Ağyar gidip yar olmasın

Muhabbetin nuru ile. Ol gönülde salınırsın.

Seyyid Nizamoğlu sakın. Ölem deyü gussa yeme.

Dost ilinde doğarsın sen, Gerçi bunda dolanırsın.

Seyyid NİZAMOĞLU]

Bu da tarikata girip, bu halleri bilen bir zata boyun eğip, Allah için canından daha ileri tutup, Allah için sevmedikçe zerre kadar Hakkın kokusunu alamazsın. Nefsini, şeytanını yenemez, vuslat yolunu bulamazsın. Hakikat ilminden haberdar olamazsın. Hakk Teala'nın esrarına eremezsin!

İkinci Mücahede Yolu: Şeriatla amel edenler, tarikatla süluk edenlerdir ki Allah'u Teala'nın emirlerini kendi yapar, halka da yaptırırlar. Nehiylerinden kendi sakınır halkı da sakındırırlar. Böylece tarikatta çalışır, şeriat ve tarikat ile amel ederler. Zikrullah yolunda zikrullah ile kalplerini mutmainneye yetiştirirler.

[Mutmainneye yetiştirir demek şudur:

“İnsanda yedi nefis mertebesi vardır. Sırasıyla Emmare,[9] Levvame,[10] Mülhime,[11] Mutmainne,[12] Radiyye,[13] Mardiyye,[14] Safiyye'dir.”

Bunlar çalışa çalışa mutmainneye yetiştirir demek kalbin tamamen mutmain olması, kalbin ayıkması her bakımdan tenvir olması dördüncü makam olan mutmainneye yetişmesidir.

(Sure-i Bakara, Ayet 260)

“İbrahim Aleyhisselam Allah'u Teala'ya dedi ki:

- Sen ölüleri nasıl diriltirsin? Allah'u Teala:

- İnanamıyor musun? İbrahim Aleyhisselam:

- İnanıyorum Ya Rabbi! Velakin kalbimin mutmain olmasını istiyorum dedi.

Onun için mutmain inanmadan ileridir. Allah'u Teala İbrahim Aleyhisselam'e:

- Dört kuş tut, dördünü kes, kafalarını yanına al, dördünün etini döv, hamur yapıp dört tepe başına koy ortasından çağır, buyurdu. Aynısını yaptı. Rüzgar dört parçayı da sürükleyerek gözünün önüne getirdi. Gözünün önünde her kuşun kemikleri ayrılıp iskeleti dizildi. Her kuşun eti gövdesine yapıştı, derileri, tüyleri de yapıştı. Dördü de birer sefer silkinip ayağa kalktılar. Güvercin, horoz, karga, tavus kuşu hepsi de bağırarak etrafında dönmeye başladılar.”[15]

İbrahim Aleyhisselam'ın kalbi öylelikle mutmain olmuştu. Bu anlattıklarım Kur'an'ı Kerim'de ayettir. O zamana kadar İbrahim Aleyhisselam'de inanma vardı, mutmain olma yoktu. Öylelikle kalbi mutmain oldu. Dervişte sıfırdan başlar. Sırasıyla ilerleye ilerleye dördüncü makam olan mutmainneliğe yetişir. Kalbi mutmain olur. İbrahim Aleyhisselam gibi ya gözüyle görür, şahit olur, ya da görmüş gibi olur veya kendini değil esrarlarını görür, ya da ateşi görmeden dumanını görüp ateşin varlığına inanan gibi kalbi mutmain olur. Mutmain olmayan o makama varamayan ne kadar mutmain oldum dese olmamıştır. Onun ki sadece inançtır. Bir insanın neye kalbi mutmain olmuşsa onda mutmain sayılır, daha büyüğünde mutmain sayılmaz.]


[1] İmam Gazali, İhyau Ulumi’d-Din

[2] İmam Gazali, İhyau Ulumi’d-Din

[3] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 415; Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 920; Müzekki'n-Nûfus, s. 293.

[4] İhyau'Ulumi'd-Din, Cild 3, s. 174; Marifetname, s. 617.

[5] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 5609; Marifetname, s. 631.

[6] Marifetname, s. 435, 477, 962; Müzekki'n Nüfus, s. 412.

[7] Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, s. 447; Marifetname, s. 574.

[8] Sûre-i Kaf, Ayet 16; Marifetname, s. 574.

[9] Sûre-i Yusuf, Ayet 53.

[10] Sûre-i Kıyamet, Ayet 2.

[11] Sûre-i Şems, Ayet 8.

[12] Sûre-i Bakara, Ayet 260; Sûre-i Fecr, Ayet 27.

[13] Sûre-i Fecr, ayet 28.

[14] Sûre-i Fecr, Ayet 28.

[15] Mir'at-ı Kainat, Cild 1, s. 154; Kütüb-i Sitte, Cild 3, Hadis No: 504; Dürret'ül-Vaizin, Cild 1, s. 109-110.


.