KABİR ZİYARETLERİNİ İNKAR EDENLERE, ÖLMÜŞ ADAMLARDAN NE BEKLENİR DİYENLERE, CEVAPLARDIR

Şefaatı inkar edenlere cevaplar:

عَنْ اَب۪ى هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ مَاتَ أَصْحَاب۪ى بِأَرْضٍ فَهُوَ شَفِيعٌ لِاَهْلِ تِلْكَ الْاَرْضِ (حل)

Ebu Hüreyre Radiyallahu anhu’dan rivayetle Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem:

“Benim Ashabım hangi diyarda vefat ve defin edilmiş ise o diyar halkına şefaat eder,”[1] diye buyurulmuştur.

[Dünya yüzündeki müslümanların hepsinin itikadı Ehl-i sünnet mezhebinin itikadındadır. Bu mezhebin dışındakilere (hakiki ehl-i sünnet mezhebinin kabul etmediğine) fırka-i dalle; yanlış dalalete gitmiş topluluk, mezheb harici, beşinci mezheb denir. Dörd mezhebin dışındakilerin sayısı ne kadar çok olursa olsun hepsine birden beşinci mezheb derler. Dört mezhebin itikadı; ehl-i sünnet mezhebidir. Amelde dörd'e ayrılır. Bu ehli sünnet velcemaat mezhebini kabul etmiyenlere şefaat yoktur, cehennemliktir.]

Bu şefaat şöyledir.

Mezhebimizin itikadına göre kabir ehli ziyarete gelenleri aynen açık sağlığındaki gibi görürler ve tanırlar. Yarın mahşerde şahitlik ederler.

Bu adam mü'mindir, ben şahidim, benim kabrimi ziyarete geldi, mü'min olmasa gelmezdi der. Halbuki benim kabrimde taştan, topraktan başka bir şey görülmüyordu. Maneviyatta Allah'u Teala'ya olan imanının kuvveti ile geldi, ben şahidim. Bu adam mü'mindir, diyerek şahitlik eder, kurtarır.

Ehl-i sünnet itikadına göre kafirlerde görürler, konuşulanları dinlerler.

Başka Hadis-i Şerif'de:

عَنْ أَب۪ى هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: زُورُوا الْقُبُورَ فَاِنَّهَا تُذَكِّرُكُمْ الْآخِرَةَ (ه)

“Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabir ziyareti ahiretinizi andırır (hatırlatır). Ahiret tarafına düşünceniz artar. Varacağınız yeri görünce kalbiniz yumşar,” demektir.[2]

Diğer bir Hadis-i Şerif de:

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِذَا تَحَيَّرْتُمْ فِى الْأُمُورِ فَاسْتَع۪ينُوا مِنْ أَهْلِ الْقُبُورِ

“Bir mühim işinizde şaşıp hayrette kalırsanız kabir ehli-ne gidiniz. Yardım isteyiniz,”[3] demektir.

Bu şöyledir; Bir adamın başına bir mühim bela gelir. Her taraftan ümidi kesilir. Naçar kalır, artık mahvolacağını anlar. İşte o zaman belli bir zatın kabrini ziyaret eder:

- “Ey Allah'u Teala'nın sevgili kulu! Allah'u Teala'ya senin sözün geçer kabüldür. Benim için yalvar. Allah'u Teala, benim başımdaki belayı senin hürmetine kurtarsın. Senin hürmetine beni affetsin” der.

Biraz sadaka verir, hayrat yapar. İki rek'at Allah için namaz kılar. Hasıl olan sevapları kabir sahibinin ruhuna bağışlar. Belki de bir kurban keser, kurbanı şöyle keser:

Allah rızası için ve Allah'u Teala için kurban; eti mü'minlere, canı Allah'a, sevabı kabir sahibine “Bismillahi Allah'u Ekber”[4] deyip keser. Bismillahi Allah'u Ekber deyip kesmedikten sonra Kabe'nin içinde de kesse yine haramdır.

Vehhabiler kabir ziyaretini inkar ederler. Ziyarette kurban kesmek küfürdür derler. Eski putperestler gibi kurbanı kabirden tarafa dönderip kabir sahibinin ismine bıçak çalınırsa haram olur. Elhamdülillah bu millet müslümandır, bunu bir çobanda biliyor. Herkes kurbanını “Bismillahi Allah’u Ekber” der, Allah rızası için keserse niçin haram olsun?

İşte Hadiste “kabir ehlinden yardım isteyiniz” dediği budur. Cenab-ı Hakk (Allamül Guyuptur) Herkesin niyetini bilir, muradını verir.

(Bela kalkması için edilen duayı o zatın hürmetine kabul eder.) O adamın başındaki belayı kaldırır. (Kaldıran yine Allah'tır. O zatın yüzü hürmetine kaldırır.)

[Bu zamenede ziyarette kesilen kurbanlar eski putperestlerin kurbanı kabire karşı çevirip, kabir sahibinin ismini söyleyip onun ismine bıçak çalınmaya benzer mi? Bunda Allah'ın rızası var. Onda Allah'ın rızası yok. Amma kendileri islam dinini ve ehl-i sünnet itikadını karalamak, çürütmek, kötülemek istiyorlar. Onu da putperestler gibi yapıyorsunuz diye batıl mezheblerin bilhassa vahhabilerin hesabına gelen gibi konuşuyorlar.]


[1] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 5535; Ma’rifetü’s-Sahabe, li İbn-i Naim İsbehani, Hadis No: 38; Kütüb-i Sitte, Cild 12, Hadis No: 4367 (Benzeri).

[2] Süneni İbn-i Mace, Hadis No: 1558; Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 963; Sünen-i Tirmizi, Cild 2, Hadis No: 1060;Sünen-i Nesei, Cild 3-4, Hadis No: 2036; Sahih-i Müslim, cild 3, Hadis No: 108 (976), s. 157.

[3] Ziynet'ül-Gulûb, s. 73.

[4] Sûre-i Maide, Ayet 4; Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih, Cild 3, s. 172; İrşad, Cild 2, s. 51; Kütüb-i Sitte, Cild 6, Hadis No: 1502, s. 78.


.