ALLAHU TEALAYA DOST EDEN AHLAKLAR YEDİDİR

Güzel ahlaklar (Ahlak-ı Hamide):

1- Kibrin karşılığı tevazudur: Büyüklenmeden korkup, gönül alçaklığıdır. Güler yüzlü, tatlı dilli, düşünceli, ağırbaşlı, Haktan korkar, ağır, kamil bir insan olmaktır. Daima ben gönül enginliği yapıyorum diye horluk, adilik, maskaralık yapmak değildir. Kendi şerefini ve vakarını muhafaza etmektir. Zenginler kapısında yüz suyu döküp, boyun büküp, yaltaklanmak değildir. Belki de Allah'u Teala'ya güvenip kendini muhafaza etmektir. Bunlar Allah'u Teala'nın en sevdikleridir. Allah'ım bize de nasip eyleye (Amin).

2- Ucub'e karşı emniyete kapılmamaktır: İlmine, ameline güvenmeyip daima Allah'u Teala'ya niyaz ile yalvarıp korkmaktır. Allah'u Teala'nın korkusu daima kalbinde olmaktır. Bir kimse her ne kadar büyük olsa da bu korku olmalıdır. Serbest, kaygısız, ferah olanları Allah'u Teala sevmez. Daima kendinden korkanları sever. Büyük, küçük demez korkanları sever. Bizi de sevsin Allah'ım (Amin.)

3- Riya'ya karşı ibadetini, amelini, keşfini ve kerametini gizlemek, kendini övmekten sakınmaktır: Halka karşı sözünü ve her halini iftiharsız hasbeten lillah, (Allah için) yapmaktır. Asla nefsine inanmamak ve güvenmemektir. Daima Allah'u Teala'ya (karşı) kendini suçlu bilmektir. Şeytandan ve şerrinden korkusuz olmamaktır. İşte Allah'u Teala'nın dostları bunlardır.

4- Bahilliğe karşı cömert ve sahavettir: Eli, gözü, gönlü bol, açık hasbeten lillah (Allah için) yedirir, içirir ve sever olmaktır. Cömert o kimsedir ki: Allah yolunda sarf eder ve yedirir, Ona da sevinir. Allah'u Teala'nın kuvvetli dostu bunlardır. Bir kimseyi meth ederler, alimdir, büyük zattır derler. Sen onun cömertliğine bak, bu yok ise o büyük adam değildir. Allah tarafına kalbi açılmamıştır. Allah'u Teala tarafına kalbi açılanların; eli de cömertliğe açılır.

- Büyük adamı nesinden bilelim ya Resulullah demişler? Buyurmuştur ki:

... بِالسَّخَاءِ وَالنَّص۪يحَةِ لِلْمُسْلِم۪ينَ

- Cömertliğinden müslümanlara nasihatından.”[1]

5- Hased'e karşı kendi mesleğinden olan müslümanları kendi nefsini nasıl seviyorsa onu da öyle sevmektir: Hoca-hocayı, derviş-dervişi hasetlememektir. Bir müslüman, diğer bir müslümanı hasetlerse ona sui zanda bulunursa Cenab-ı Hakk'ın düşmanıdır. Sever ise o kimse Cenab-ı Hakk'ın dostudur. İşte hocaların, şeyhlerin, dervişlerin helakları buradadır. Allah muhafaza eylesin! İhvanlar bundan helak oluyor, dikkat etmelidir. (Amin ya muin).

اَللّٰهُمَّ احْفَظْنَا اَللّٰهُمَّ يَسِّرْ عَلَيْنَا

“Allah’ım bizi muhafaza et, bize kolaylaştır”

6- Gadab, öfkelenmek, darılmak ve azarlamaktır. Buna karşı istiane Allah'u Teala'ya sığınmaktır: Euzu Besmele okuyup medet istemektir. “La havle vela kuvvete illa billah” deyip Allah'u Teala'nın da kendine gadap edeceğini düşünmektir, korkmaktır. Kendinin aczini bilip Allah'u Teala'ya boyun eğmektir. İşte bunları seven dostudur, bunlar böylece (kendilerine gelen öfkeyi) gadabı yutarlar. Allah'u Teala'dan af dilerler. Bir kimseye gadaplandı, öfkelendi, kalbini kırdı ise onun gönlünü alır, bir daha tevbe ederler. Allah'u Teala'da bunları sever. "Allahümmağfirlena Ya Allah (Celle Celaluhu)”

7- Hubbu Dünya; Dünya sevgisine karşı sabırdır. Kanaattır, tevekküldür, rızadır: Allah'u Teala'dan korkmak ve Allah'u Teala'nın dilerse sebebli sebebsiz rızkını vereceğine inanmaktır.

Sabır: Odur ki, elindekine tamamen kanaat edip halini kimseye şikayet etmemektir. Haline, malına razı olmaktır.

Tevekkül: Odur ki; Allah'u Teala'ya kendisi ibadetle meşgul iken her umurunu ihtiyacını hakka tevekkül, Allah'u Teala'yı vekil eyledikten sonra her işini onun yapacağına inanmaktır. Allah'u Teala'nın kapısında çalışan her şeyini Allah'u Teala'dan beklemelidir. Beklemeyen şuna benzer. Mesela; Çok zengin, çok merhametli, çok cömert bir zatın kapısında gece-gündüz çalışan bir kimse, o efendinin kendine vereceğini beklemeyip, başkalarının kapısına varıp, şikayeti hal edip ondan bir şeyler isterse, o kapısında çalıştığı zatın kendisine ne kadar güceneceğini, ne kadar gadaplanacağını düşünürseniz bilirsiniz.

“Bir kimse alim veya derviş olup da zenginlerin kapısına varıp halini arz ederse, dininin üçte birisi gider,”[2] buyurduğu Hadis-i şerif budur.

[Allah'u Teala Kur'an-ı Kerim'de, Hadis-i Kudsilerde, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in Hadis-i Şerifin'de Allah'ın rızk vereceğine dair ayetler, Hadis-i kudsiler, Hadis-i şerifler var iken hepsini unutup kuldan istemesi Allah'a ağır gelir.

Allah'u Teala'ya ibadet et, namaz ve oruç gibi şeyleri çok incele. Her şeyine çok dikkat et, Allah'u Teala Kur'an-ı Kerim'de “isteyin vericiyim.”[3] Ben her şeye kadirim, dilediğime rızkı bolaldırım. Her şeyi benden isteyin, buyuruyor.

Ashab-ı Kehf 309 sene, Üzeyr Aleyhisselam yüz sene, Yunus Aleyhisselam balık karnında bir rivayette altı ay yemeden, içmeden yaşadı. Yine Kur'an'da Hz. Meryem'e devamlı cennetten yemek, meyva geldiğini; “Zekeriyya Aleyhisselam Hz. Meryem'in ibadet hanesine her gelişinde o yemekleri, meyveleri gördüğünü, Hz. Meryeme sorduğunu O'da “Rabb'ım tarafından geliyor, cennet meyvalarıdır”[4] dediğini söylüyor.

Allah dilerse Ashab-ı Kehf gibi yedirmeden, içirmeden 309 sene yaşatır. Dilerse Hz. Meryem'in rızkı gibi gaibten verir. Bunlar ayet ve emr-i ilahi olup kendileri Peygamberde değil, Beni-i İsrail Peygamberine ümmet olduğu halde oluyor. Sen alimsen bunları sadece söz ve vaaz olarak değil tam inanıp, güvenip çalışman lazım. Bir adam benim fabrikamda çalış, şu kadar aylık alırsın deyince; ona güveniyor, çalışıyorsun da Allah'u Teala'nın da her şeyi yapacağını, vereceğini yeminlerle söylediği halde güvenemiyorsun. Sen bunları bırakır, zenginlerden kuldan bir şey istersen. Allah'u Teala'nın zoruna gitmez mi? Kanaatli olan yüksek adam, kanaatsız adam zelil, hor olur. Kanaatlı olanı herkes sever. Bütün müslümanlarda kendine karşı güzel bir hüsnü zan olur. Tamah, cimri, mıhrız adam hor olur, benimsenmez, Allah yanında da böyledir.

Bazı adam zenginde olsa bir yerden giderken bir cemaate girince kendine hürmet saygı olmaz. Kalkar giderse bir kedi geçmiş gibi olur. Kanaatli, vakarlı adam olursa fakirde olsa, kalkıp giderken millette büyük bir hüsnü zan olur. Çok saygı, çok hürmet, çok rağbet görür.]

Allah'u Teala; “Benim kapımda çalışıp neden başkasının kapısına gidiyorsun. Bana inanmıyor musun? Ben alimim, dervişim, kemal buldum dersin, hakkın kapısını bırakıp kulların kapısına gidersin” der, gadaplanır. Her kim Allah'u Teala'nın kapısını sebatla, sabırla bekler, kanaat ederse Allah'u Teala onu sever, büyük adam olur, (kimseye muhtaç etmez, belki herkesi ona muhtaç eder,) Vesselam!...

(Sure-i Taha, Ayet 47)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

“Haydi ona varıpta deyiniz ki, şüphe yok biz Rabb'in iki Resuliyiz, artık İsrail oğullarını bizimle beraber gönder ve onlara işkence etme, biz sana muhakkak Rabb'in tarafından mucize ile geldik. Selam ise hidayete tabi olan kimse üzerinedir.”

Şu Hadis-i şerifi de ilave edelim:

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَزَّ مَنْ قَنَعَ ذَلَّ مَنْ طَمَعَ

“Kanaatlı olan aziz olur. Tamah olan zillete düşer.”[5] Hor, zelil olur. Allah'ım bizi elindekine kanaat edenlerden eyle demektir.

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْقَنَاعَةُ كَنْزٌ لَا يَفْنٰى

“Kanaat tükenmez bir hazinedir.”[6]

Dini yapan nedir? Dini yıkan nedir? diye İmamı Ali (Radiyallahu an-hu) Hazretleri, Hasan-ı Basri'ye sormuş? Cevaben:

- Dini yapan (Vera)dır. Dini yıkan tamahdır, (cimrilik mıhrızlıktır, ulemada olursa demiştir.) Vera takvadan daha yüksektir. Dikkatle şüphelilerden hatta helaldan sakınmaktır.

[Hz. Ömer Radiyallahu anhu: “Allah korkusundan altmış helali terk ettim” buyurdu.

Hz. Ali Kerremallahu veche Basra şehrine gelince, burada çok zeki bir çocuk var. Hiç bir alimin cevap veremediği en ağır sorulara en olumlu cevabı veriyor demişler. Hz. Ali çocuğu görmek istiyor ve görüşüyor. Hz. Ali Radiyallahu anhu soruyor:

- Senin için en zor sorulara en olumlu cevap veriyor diyorlar. Ben de bir soru sorsam cevap verebilir misin? Çocuk:

- Aklımın yettiği kadarı ile cevaplandırmaya çalışırım deyince; Hz. Ali:

- Dini yapan nedir? Dini yıkan nedir? Çocuk cevap veriyor:

- Dini yapan sahadır (Sahavettir, cömertliktir.) Ulemada olursa: Dini yapan veradır.

Dini yıkan tamahtır. Cimriliktir, mıhrızlıktır. Ulemada olursa.

Hadis-i Şerif:

“Vera takvadan yüksektir. Takva şüphelinin en ufağından dikkatle sakınmaktır. Vera daha fazla sakınmaktır.”

Alim cimri olursa zenginlerin kapısına dünyalık için gider, boyun büker. Bir şeyler umar. Zengin fasıkta olsa yine kapısına gider. Böylelikle dinin şerefi, islamiyetin şerefi, ilmin şerefi ayak altına alınır, itibardan düşer.

Bir adam o bir adamdan habersiz. Onun ismini kullanıp o toplatıyormuş gibi para toplasa; “sen benim şerefimle mi oynuyorsun?” der. En şerefli olan Allah'u Teala Kur'an-ı Kerim'de: “Rızkını ben vereceğim” dediği halde Allah'ı bırakıp kendi gibi bir kula giden Allah'u Teala'nın kendine verdiği, ilmi Allah'u Teala'nın vereceğini hiçe sayıp, hepsini ayak altına alıp, dünya menfaatı peşinde koşuyor. Bu da Allah'u Teala'nın zoruna gider.]


[1] Taberani, Mu’cemu’l-Evsat, Hadis No: 10237; Ma’rifetü’s-Sahabeti li Ebi Naim İsbehani, Hadis No: 4013; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, S. 627; Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, s. 779.

[2] İlahi Armağan, s. 167; Envarü'l-Aşıkin, s. 127; Mekasidu't-Talibin, s. 207.

[3] Sûre-i Mümin, Ayet 60.

[4] Sûre-i A'li İmran, Ayet 37.

[5] Müzekki'n-Nüfus, s. 296.

[6] Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 512.


.