İLM-İ HİKMET, CAMİ VE MESCİDLERDE ZİKRİ MENEDENLER BAHSİ

(Sure-i Bakara, Ayet 151)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَزَّ وَجَلَّ: كَمَا اَرْسَلْنَا ف۪يكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّ۪يكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ

“Size sizden Resul gönderdim. Ayetlerimizi okudu, aklınızı kavileştirdi. Size kitap ilmini yani Kur'an-ı öğretti, evvel bilmezdiniz bir çok şeyler öğretti. Bir de hikmet ilmini öğretti.”

İşte Kur'an ilmi, kitap ilmi diye ayırıyor, hikmet ilmi diye yakin ilmini ayırıyor. Tarikatla yakin ilmi hasıl olur. Bu ilm-i yakini az olanlar camilerde Allah'u Teala'yı zikretmeyi men ederler. Kendileri zikrullah etmezler, edenleri de men ederler. Allah'u Teala'dan korkmazlar. Serbest olarak camilerde zikrullah edenleri tekdir ederler. Bak Allah'u Teala bunlar için ne buyuruyor:

(Sure-i Bakara, Ayet 114)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَزَّ وَجَلَّ: وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللّٰهِ اَنْ يُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُ وَسَعٰى ف۪ى خَرَابِهَا اُولٓئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ اَنْ يَدْخُلُوهَا اِلَّا خَائِف۪ينَ لَهُمْ فِى الدُّنْيَا خِزْىٌ وَلَهُمْ فِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ .صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظِيمُ

“Allah'ın camilerinde onun isminin ve isimlerinin zikrullah olunmasına mani olandan zalim kim olabilir. O camiyi öylelikle harap eden zalimler, halbuki onlar camilere girdiklerinde korkarak girmeleri caminin içinde de korkmaları lazımdı. Bunlara dünyada sıkıntı ahirette büyük azim azap vardır,” diye buyurmuştur.

Bu ayeti kerimeye dikkatle bakmalı ne dediğini iyi düşünmelidir.

[Bu ayette: Camide Allah'u Teala'nın ismini ve isimlerinin zikrullah olmasına mani olandan zalim kim olabilir. Demek ki; Allah'ın ismi camide zikrolunurmuş. Ona mani olanda Allah yanında zalimmiş. O camide zikrullah edilmezse o cami harap olurmuş. Hangi camide zikrullah ettirmeyip Allah'u Teala'yı zikredenlere mani olurlarsa onlar camiyi harap etmişler. Yine onlar camiye girdiklerinde korkmaları lazımdı. Camiye giren her ne kadar serbest gezer, serbest söyler, Allah'tan korkması, Allah'ı düşünmesi az veya yoksa Allah'u Teala ona dünyada sıkıntı ahirette de büyük azab vereceğini vaad ediyor. “Mü'minler camiye korkarak huzurla girer.”[1] Böyle girmeyen ne kadar alim olsa, o kimse alim değildir; azapta olacaktır.

Ehl-i Sünnet mezhebine göre camiler üç şey için yapılır:

1- Namaz kılmak,

2- Kur'an dersi okumak, okutmak.

3- Halka olup zikrullah yapmak, Allah'ın ismini zikretmek.

Bir Cumhurreisinin odasına girerken kendini nasıl tertiplersin, Cumhurreisinden gözden düşerim diye korkarsın. Allah'u Teala hakimlerin hakimi, Cumhurreislerin reisi, padişahların padişahıdır. Onun evine geldin, onun huzurunda ifade vereceksin, onunla konuşacaksın. Namazda “Ettehiyyata” oturmak, Allah'u Teala ile konuşmaktır. Okuduğumuz “Ettehiyyat” doğrudan doğruya Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in mi'raçta Allah'u Teala ile konuşmasıdır. Onun için her namazda “Ettehiyyata” oturup Allah'u Teala ile aynı konuşmayı bizde yapıyoruz.

Camide doğrudan Allah'u Teala'nın evinde onun huzurunda durup onunla konuşuyorsun. Onun için son derece Allah'u Teala'dan korkması ve saygı göstermesi lazımdır. Hiç okumuşluğu olmayan bir derviş camiye girince korkarak, büzülerek, gözünün önünden başka bir yere bakmayarak huzurla, girer, huzurla çıkar. Alim dediğimiz bir kimse de elini kolunu sallayarak, sağına-soluna bakarak herkese, emir edercesine kendisinin özel odasına girmiş gibi girer. Bunun hangisi alimdir?

İşte serbest girene alim deniyorsa o alim değildir. En azından Allah'u Teala yanında mes'uldür. Cahil dediğimiz okumuşluğu olmayan, korkarak girdiği için esas alim odur. Camide dünya kelamı konuşulmaz. “Nasılsın, hoşgeldin, nerdeydin?, Seni özledim” gibi sözler hem Allah'u Teala'ya saygısızlık, hem de mes'uliyetlidir. Namazda Ettahiyyata oturmak bizzat Allah'u Teala ile konuşmaktır. Mesela: Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem mi'raçta Allah'u Teala ile konuşurken :

- “Ettehiyyatü Lillahi” O zamana kadar “tahiyye” ile selam verilirdi. Selamım Allah'adır, sanadır demektir. “Vessalavatü vettayyibatü” selavatımda Allah'adır, sanadır deyince Allah'u Teala buyurdu: İlk defa selam o zaman verildi. “Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü” Ey benim Nebim! Selamım senin üzerine olsun. “Ve rahmetullahi ve berakatuhu” Rahmetim ve bereketimde senin üzerine olsun. "Esselamü aleyna ve ala ibadillahis-salihin” Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmeti aklına geldi ve bütün ameli salih işleyenlerin hepsinin de üzerine selam olsun buyurdu Buradan ilerisi Cebrail Aleyhisselam'in sözüdür. Çünkü Sidret'ül-Münteha'da Cebrail Aleyhisselam bunları dinliyordu. Cebrail Aleyhisselam dedi ki:

- “Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluh”

Ben şehadet ederim ki Allah'u Teala birdir. Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem Allah'u Teala'nın kulu ve Resuludür.. İşte bunun için namaz Allah'u Teala ile konuşmaktır. Buna göre Yunus Emre der ki:

Ben bu aşka düşeli,

Allah'la bilişeli,

Elleri yeşil asalı,

Bize dervişler gelir.

Göremedik mübarek cemalin,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

İns, cins huri gılman nuruna hayran,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Şanına yazıldı Mevlid-i Şerif,

Lisanlar toplanıp olsalar arif,

Kafi gelmez seni etmeye tarif,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Senin aşkın idi kalemi çatlatan,

Sana aşık oldu seni yaradan,

Perdeler kalksada görsek aradan,

Ne kadar güzeldin Ya Resulullah.

Baştan ayağa kadar nurdu cismin,

İki yüzden fazla mübarek ismin,

Olsada görseydik hatıra resmin,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Varıpta Ravzana yüzümüz sürsek,

Liva-ül Hamdiyin altına girsek,

Dünyada görmedik ahirette görsek,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Kırk bin sene burak açım demedi,

İşitti ismini yüzün görmedi,

Görmek için içmedi ve yemedi,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Altı yüz sene mağarada kalan,

Görmek için seni bekledi yılan,

Hicretinde aşkını eyledi ilan,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Kimse sırtın yere getiremedi,

Mucizene akıl yetiremedi,

Aşıklar övmekle bitiremedi,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Mi'racında Cebraili solladın,

Orda bile ümmetini kolladın,

Tahiyyatla bize selam yolladın,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Kadir Mevlam seni yaratmış özel,

Nurunu yarattı her şeyden ezel.

Halk olmadı senden daha bir güzel.

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Sana ümmet olduğuma şükrediyorum,

Diyemem hakkıyla zikrediyorum,

Bir Meçhul'um seni fikrediyorum,

Ne kadar güzeldin ya Resulullah.

Aşık MEÇHUL

Peygamberinde ne varsa ümmetinde bir benzeri vardır. Onun için Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'de görülen her halın bir benzeri ümmetinde vardır. Hadis-i Şerif ve Hadis-i Kudsiler onu tasdiklemektedir. Dikkatle bak!....

Allah'u Teala aşağıdaki Hadis-i Kudsi'lerinde:

“Bana yerlerim göklerim geniş gelmedi, mü'min kulumun kalbi geniş geldi”[2]

“Beni arayan engin gönüllerde arasın”

“Ben kuluma kalbinin ortasındaki şah damarından daha yakınım.”[3]

“Kulum bana farz namazları kıldığı kadar yakın olduğu gibi hiç bir zaman için yakın olamaz. Nafile namazlara devam ettiği müddetçe de benden ayrılmaz. Ben bir kulumu seversem onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı, söyleyen dili ben olurum. Benden ne isterse onu veririm.”[4]

“Ben insanın sırrıyım, sırrım onun sırrındadır.”

Demek oluyor ki; Allah'u Teala'ya yakınlık farz namazları kılmakla o yakınlığı muhafaza edip düşmemek her iki farz arasında nafile namazı kılmakla olur. Yalnız Hanefi mezhebine göre ikindin namazından sonra akşam namazına kadar nafile namaz kılınmaz.]

Camide Allah'ın zikrini men edenler, camiye girenlerden olduğu, onların korkarak girmeleri lazımdı, dediğinden belli oldu ki bunlar bazı hocalarımız ki hiç Allah'u Teala'dan korkmadan ve sakınmadan camide zikredilmez, etmeyin diye emreder. Acaba Allah'u Teala bu söylediğimden razımı değil mi diye hiç düşünmez. Allah'u Teala'nın zikrini edenleri tekdir etmekden Allah'u Teala'dan hiç korkmaz. Camide elini, kolunu sallayarak girerken, çıkarken, içinde iken, kendinde hiç korku ve saygı görülmez, sözü serbest söyler. Bunlar Allah diyorlar, Allah ile bunların arasından haberin var mı? Ben bu sözü söylüyorum. Amma Allah'u Teala biliyor. Bu kuluna dediklerime gadaplanır mı diye korkmaz. Halbuki Allah'u Teala'nın yanında;

“Hakkı ile Allah'ı zikreden biçare olsun bir zakir, yetmiş tane abid ve alim olup Allah'u Teala'yı zikretmeyenlerden efdaldır, hayırlıdır ve makbuldür.” Bunun için korkmak lazımdır. Allah'u Teala Hadis-i Kudsisinde buyuruyor ki:

- Ehl-i zikir olanlar benim ehlimdir. Her kim onlara dokunursa ben ona Arslan; yavrusu için nasıl gadaplanırsa ben de öyle gadaplanırım” diye buyurmuştur.

Bu hali iyi hocalar bilirler ve kabul ederler. Bu hocalar kitabın yukarısında Hakka vasıl olmak için vesile arayınız, emr-i ilahisini aramazlar. Yalnız başına yola gitmek imkansızdır. Onu da bilmezler ve aramazlar.


[1] Sûre-i Bakara, Ayet 114.

[2] Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, s. 447.

[3] Sûre-i Kaf, Ayet 16; Marifetname, s. 574.

[4] Günyetü't-Talibin, s. 1048, 1056; Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih, Cild 12, Hadis No: 2042; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 4094; Berika, Cild 1, s. 313; Riyazü's-Salihin (Aslı ve Tercümesi), Hadis No: 385, s. 293.


.