ŞEYHLER BAHSİ.

(Sure-i Araf, ayet 181)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ

“Halk ettiklerimizden bir kimse var ki halkı Hakka irşad ederler. Hidayet ederler. (hidayet yardımdır.)

Şeyhler hakkında Peygamberimiz buyuruyor ki:

عَنْ اَنَسِ ابْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَجِّلُوا الْمَشَايِخَ فَاِنَّ تَبْج۪يلُ الْمَشَايِخِ مِنْ اِجْلَالِ اللّٰهِ تَعَالٰى وَمَنْ لَمْ يُبَجِّلْهُمْ فَلَيْسَ مِنّ۪ى (حب عد والديلمى)

Enes ibn-i Malik Radiyallahu anhu!dan Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem:

“Şeyhlere tazim ve hürmet edin” Çünkü şeyhlere yapılan Allah'u Tealaya'dır, Her kim şeyhlere tazim ve hürmet etmezse benden değildir,”[1] diye buyurmuştur.

[Musa Aleyhisselam : Ya Rabbi! Benim davetime gelir misin?

- Gelirim ya Musa! Ne zaman gelirsin?

- Felan gün gelirim. O gün Allah'u Teala davete gelecek diye bütün milleti topladı. O saat geldi davete gelen olmayınca yemekleri kendi kendilerine yediler. Bir ihtiyara, Musa Aleyhisselam:

- Sen su getir demişti. Ona da yemek vermeyi unuttular. Musa Aleyhisselam Turu Sina'ya varıp:

- Ya Rabbi! Benim neden davetime gelmedin? Allah'u Teala:

- Geldim ya Musa! Hem de bana yemek vermedin. Akşama kadar su taşıttırdın.

- Ya Rabbi! O bizim komşumuz felan adam deyince Allah'u Teala:

- Ben onun kalbinden bir an için olsun ayrı değildim. Ona ne yedirseydin, onları ben yemiş olacaktım[2] buyuruyor. Burda da aynısı meşayıhlara yapılan hürmet Allah'adır.]

Hoca: Şeyh ihtiyarlara derler dedi. Ben de dedim ki:

- Kafire ya şeyh dersen imanın gider, ihtiyar yaşlı olan kafire, münafık fasığa arapçada musin derler. Şeyh, müslümanların büyüklerine denir. Ama bir kafire fasığa veya münafığa Ya şeyh! diyenin dini gider.

Kur'an-ı Kerim'de Şuayb Aleyhisselam'ın kızları Hazreti Musa'ya:

(Sure-i Kasas, Ayet 23)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: اَبُونَا شَيْخٌ كَب۪يرٌ

“Babamız büyük şeyhtir, dediler.”

Onlar kafirlere söylenenleri babalarına söylemezler. İbrahim Halilullah'ın ailesi Sara validemiz Cebrail Aleyhisselam'e :

(Sure-i Hud, Ayet 72)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَهٰذَا بَعْلِى شَيْخًا

“Bu büyük bir şeyhtir” diyor. Kemal sahibi demektir. Yine bir Hadis-i Şerif'te buyuruyor.

عَنْ رَافِعِ ابْنِ اَبِى رَافِعٍ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلشَّيْخُ ف۪ى اَهْلِه۪ كَالنَّبِىِّ ف۪ى اُمَّتِه۪ (ابن النجار والديلمى)

Rafi bin Ebu Rafi Radiyallahu anhu’dan Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Şeyh; ehli arasında, ümmeti arasındaki Peygamber gibidir.”[3] Efendimiz hiç bir kafire, münafığa ve fasığa peygamber gibidir demez.

Hoca gözünü aç, terazili konuş! Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem hiç bir ihtiyara, kafire, münafığa, fasığa peygamber gibi demiyeceğine inanmalısın. O sözünde yanılmaz Haktan söyler. Hoca bu hadislere, ayetlere itiraz edersen gözün kör olur. Şeyhleri inkar edeceğim derken dininden olma!...

رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمُؤْمِنُ مِرْاٰةُ الْمُؤْمِنِ (د طس ض)

Enes İbn-i Malik Radiyallahu anhu’dan Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

“Mü'min mü'minin aynasıdır.”[4]

Hoca Efendi sen bu hadisten ne anladın? söyle! Allah'u Teala Hadis-i Kudsi'sinde buyuruyor.

مَا وَسَعَن۪ى اَرْض۪ى وَلَا سَمَائ۪ى اِلَّا قَلْبُ مُؤْمِنٍ

“Bana yerlerim, göklerim geniş gelmedi. Mü'min kulumun kalbi bana geniş geldi”[5] dediği Mürşidlerin kalbidir. İbrahim Aleyhisselam'in kalbinde olanlarda Mürşid-i Kamillerdir.

Evliyasının kalbine bakar, kimi bulursa rahmet eder dediği Mürşid-i Kamillerin kalbidir.

Ayinedir bu alem her şey Hak ile kaim

Vechi Muhammed'den Allah görünür daim.

[“Ayinedir bu alem her şey Hak ile kaim”

Manası: Bu görülen her şey aynadır. Bütün alemler canlı-cansız hepsi Allah'ın aynasıdır. Bunların tek istinatgahı, dayandığı kuvvet, aldığı yer Allah'u Teala'dır.

“Vechi Muhammed'den Allah görünür daim.”

Manası: Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem'in Cemalinden daima Allah'u Teala görünür. Ehl-i sünnet itikadına göre bir kimse ben Peygamberimize vasıl olmadan Hakka vasıl oldum derse, küfre varır. Çünkü o büyük aynadır. Onun cemalinde Allah'u Teala görünür. Büyük meşayıhlar küçük cep aynası gibidir. Onlarda görülen büyük aynanın onlara yansıması tecelli etmesidir.

İbrahim Aleyhisselam'in kalbinde olanlarda Mürşid-i Kamillerdir. Çünkü Peygamberler ne yaptı ise Mürşid-i Kamillerinde aynısını (benzerini) yapması lazımdır. İbrahim Aleyhisselam; Halilliği yani Allah'a sevgili olmayı, Allah kendine Halilim demesini, misafir perverlikte buldu.

Bir hakiki Mürşid-i Kamilde aynı olması lazım. Yani İbrahim Aleyhisselam Kabeyi yapınca sırtını kabenin duvarına dayayıp bir sefer “of” demişti. Allah'u Teala:

- Ne yaptın, Ya İbrahim! Sanki içinde misafir dolup taşan bir misafirhane mi yaptın? ibrahim Aleyhisselam:

- Ya Rabbi! O misafirhane Kabe'den efdal mıdır?

- Evet ya İbrahim! Onun üzerine İbrahim Aleyhisselam iki kapılı misafir odası yaptırdı. Misafir birinden girer, birinden çıkardı. Allah'a Halilliği misafirperverlikte buldu. Bir de kalbi Allah'ın evi olan misafirler var. Onlarda eve gelir, yer, içer. Herhangi bir şeyhte bu misafirperverlik yoksa, evinde yedirip içirmesi, cömertliği yoksa o adamda evliyalıktan parmağına sürtüpte bulaşacak kadar bir şey arama. Eğer bu varsa evliyalığın diğer vasıflarını onda ara. Kaside:

Nebilerden miras ümmetlerine,

Ahvalı hatırını sor misafirin,

Uğramak istersen himmetlerine,

Hürmet et gözüne gir misafirin.

Misafire hürmet sevaplar başı,

Eşkitme çehreni tatlı dil taşı,

Elin kanda ise terk eyle işi,

Çabucak işini gör misafirin.

İster cingan olsun, isterse fellah,

Hürmet et şerefin eksilmez billah,

Emretti Kur'an'da Hazreti Allah,

Tükenmez sevabı var misafirin.

Dedi misafir rızk ile gelir

Ev sahibinin belasını alır

Misafir sahibi belasız kalır

Nice kerametleri var misafirin.

Müsafir sahibi ibrahim Halil,

Onu çok sevdi, O Rabb'ül Celil,

Onun için oldu, Sevgili Halil,

Hakk yanında kıymeti var misafirin.

Misafir olunca hiç bela gelmez,

O eve asla şeytan yol bulmaz,

Misafir sahibi hiç mahrum kalmaz,

Hakk'tan gelen feyzi var misafirin.

Misafirin ettiği dua kabuldür,

Hakk yanında hem de gayet makbuldür,

Misafir sahibinin rızkı çok boldur,

Cömerde duası var misafirin.

Cömert odur ki malın yedirir,

Yedirdim diye hem de sevinir,

Hakk Teala ona muradın verir,

Nice kerameti var misafirin.

Misafire olan ikram Hakk'adır,

Gayri maksad olmaz ise sa'dır

Verir dileğin o Rabb'ül kadir,

Nice fazileti var misafirin.

H. Muhammed Bilal-i NADİR HZ.

Hadis-i Kudsi:

اَنَا سِرُّ الْاِنْسَانِ وَسِرّ۪ي سِرَهُ

“Ben insanın sırrıyım, sırrım onun sırrındadır.”

Bu kalp, Mürşid-i Kamillerin gönülleridir ve kalpleridir. Şeriatla amel, tarikatla süluk edip, kemal sahibi olan babalardır. Mürşid-i Kamillerdir.

[“Ben insanın sırrıyım, sırrım onun sırrındadır.”

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

“Dünyanızdan iki şeye akıl yetiremedim. Biri Ali'nin sırrı, biri de arının sırrıdır.”

Hz. Ali'nin akıl yetmeyecek sırları çoktur. Şimdi yazsak uzun sürecek. Arının sırrına gelince; Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular;

- Arının sırrına nasıl akıl yetiremedin? Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem cevap verdi:

- Bir arı tutun getirin buyurdu. Getirdiler. Arıyı avucunun içine aldı:

- Hey hayvan! Sen kendi hünerini bize göster buyurdu. Avucunu yumdu, yarım saat kadar sonra avucunu açtı. Arı hem petek yapmış; hem içini balla doldurmuştu. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem:

- Bu arı peteğinin bir gözü kadar yok! Bu mumu nerden aldı, petek yaptı? Bu çiçek tozunu nerden aldı, bal yaptı? Uçup, gidip gelseydi getirdi, yaptı derdik. İşte akıl yetmez! diye buyurdu.

Esmasını bil cümle Hak,

İnsana teslim etti bak,

İnsan imiş mukarreb,

Ben bildim İsm-i Azam.

Hz. Ali'nin yemini ve onun üzerine Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in Hz. Ali'nin yeminine inanmayanları Kebin dağına göndermesi.

Hikmetli işlerinin, sözlerinin, zuhur etmesidir. Hz. Ali harpten dönüşünde kabir ehline misafir olup, orda bir gece yatması, gördüklerini söylemesidir. Yine Hz. Ali'nin harbte susayan adamına su içirmesi için dağa çağırıp, benim arkadaşıma su ver demesi, dağın ikiye yarılıp içinden su çıkması, içen askerin Ali Allah'tır demesi, Hz. Ali'nin onu söyleme demesi, yine söyleyince vurup öldürmesi, Hz. Ali'ye rica etmeleri “Bu bilmeden söyledi, heyecanını yenemedi” demeleri. Hazreti Ali'nin dua ile başı kesilen adamı diriltmesi üzerine yine. “Sen Allah'sın” deyince bu sefer öldürüp, diriltmemesi gibi. İşte kimsenin aklının yetmeyeceği sırlardır. Derler ki: “Bu aramızda Ali'nin sırrı gibi kalsın, kimseye bahsetmeyelim.” Sır; Ali sırrı dedikleri odur.

Ben-i İsrail Peygamberlerinden Salih Aleyhisselam dua etti, dağ yarıldı. İçinden deve çıktı. Deve yavruladı, yavrusu ile beraber içlerinde yaşadı.

Bu Salih Aleyhisselam'in deve hadisesi Kur'an-ı Kerim'de ayetlerle sabittir.[6]

Hz. Ali, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in vekili olunca, yanında en sevgililerinden olduğu halde onda aynı hal neden olmasın? Daha bir çok Hz. Ali gibi sır sahibi olan evliyalar yetişmiştir. Saysak uzun sürer.

Hz. Ömer'in abasının yırtığını dikerken güneş ışığının sırtını yakması. Hz. Ömer'in güneşe bakınca güneşin kararması. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem Hazreti Ömer'e:

- “Ya Ömer! Güneşe hışım ile bakma, senin bakmana güneş dayanamaz demesi.”[7]

Hz. Ebu Bekir'in harpte şehid düşen Nofel'i diriltmesi gibi.[8]

Ali'nin sırrı ben oldum.

Dahi nokta nedir bildim.

Bakır gibiydim amma,

Kalaylandım kal'asından.]

Hoca eğer Hadisleri inkar edersen, ahirette gözlerin kör olarak mahşere gelirsin. Buna benzer nice Ayetler ve Hadisler vardır. Eğer imanın varsa artık inat etme!...

Din meselesinde imamlar bir hadisle isbat ederler. Çok bilirler ama bir hadis söylerse o biri derhal kabul eder. Size bu kadar hadisler delil iken yine inat edersiniz. Allah'u Teala'dan korkunuz! İmanı olanlara bir ayet ve bir hadis yeter. İmansıza yüz ayet, yüzde hadis getirsen faydasızdır. Çünkü Allah'u Teala'dan korkan ayet ve hadislerden de korkar, Allah'u Teala'dan korkmayan Ayet ve hadisten korkmaz. Bu kadar yazdığım kafidir.

Kur'an'da ne varsa hadislerde de aynısı vardır. Hadiste ne varsa Kur'an'da da aynısı vardır. Birinde olan o birinde tamam vardır. Hadis, Kur'an'a uymazsa (o hadis) kabul değildir. Bu Mürşid-i Kamillerin himmeti yardımı çağıranlara yetişeceğini inkar edenlere cevaplar, Hadis-i şerifler, Ayetler vardır. Bunların hakkında kitabın yukarısında kalpleri İbrahim Aleyhisselam'in kalbi gibidir. Benim sırrım, onun sırrındadır dediği, kalpleri metin kayalar gibi dediği, kalpleri yerlerimden, göklerimden geniş[9] dediği kalplerine bakar. Bulduğunu affeder, Allah'u Teala kendilerine rahmet eder, dediği bunlardır. Ol dedikleri olur dediği bunlardır.[10]

[Bu saydıklarımız hep hadis ve hadisi kudsilerdir. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem ve Allah'u Teala'nın sözüdür.]


[1] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 3043; Envar'ül Aşıkin, s. 436; Müzekki'n-Nüfus, s. 503 (Benzeri Muhtar'ül Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 222, s. 174.

[2] Müzekk'in-Nüfus, s. 310-311.

[3] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 2618.

[4] Süneni Ebu Davud, Hadis No: 4272; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 2838, Sünen-i Tirmizi, Cild 3, Hadis No: 1994; Berika, Cild 2, s. 397; 500 Hadis Kitabı, Hadis No: 450-451, s. 366-367; Marifetname, s. 986.

[5] Envarü'l-Aşikin, s. 14; Müzekkin Nüfüs, s. 43, 427; Marifetname, s. 416, 553, 574, 943.

[6] Sûre-i Şuara, Ayet 155-156; Sûre-i Kamer, Ayet 27; Sûre-i Şems, Ayet 12; Sahih-i Müslim, Cild 8, Hadis No: 49 (2855), s. 378.

[7] Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), s. 108-109.

[8] Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), s. 45.

[9] Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, s. 447.

[10] Muhtarü'l-Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 363.


.