İMANIN ÜÇ ŞARTI BAHSİ

Kadirli'den bir adam geldi. Hocamız dedi ki:

- Bir kimse Allah'u Teala'ya iman ederse ve Resulullaha iman ederse sıddıklardan olur diyor. İmam-ı Gazali yazmıştır. Ayette vardır deyince;

- Yalnız imanla nasıl sıddıklardan oluyor dedim.

- (Sus burada ayet var, imanın gider) dedi. Buna çok merak ettim. Dedim ki:

- (İmam-ı Gazali Hazretleri imanın şartlarından yazmış ona baksın, imanın şartlarını öğrensin)

Şimdi buna cevap şunlardır:

İmanın üç şartı vardır.

1- İman dil ile ikrar. “La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah.”

2- Kalb ile tasdik etmektir.

3- Mucibi ile amel etmektir.

[İmanın mucibi Allah'u Teala'nın emirleridir. Onlarla amel edeceksin. Allah'u Teala'yı kalbin tasdik ederek şehadet kelimesi getireceksin. Kalp tasdik etmeden sadece dille getirilen selavat kabul olmaz.]

“Niyet amelden üstündür.”[1]

Buhari Şerifte Hadis:

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْاِيمَانُ قَوْلٌ وَفِعْلٌ (خ ت)

“İman kavil ve fiil iledir.” iman, ikrar sözüyle baraber ibadet etmektir.[2]

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْاِيمَانُ اِقْرَارٌ بِاللِّسَانِ وَتَصْدِيقٌ بِالْجِنَانِ وَعَمَلٌ بِالْاَرْكَانِ (هب حب)

“İman dil ile ikrar, kalb ile tasdik ve erkan ile amel etmektir.”[3] Buna dair ayetlere bak!

(Sure-i Kehf, Ayet 107)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا

“Tahkik imanla beraber ameli salih işleyenlere cennetler vardır.”

İman ibadetle, ibadet İmanla beraber olması lazım.

(Sure-i Asr, Ayet 3)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

“Yalnız iman ile ameli salih”

[Bu ayeti kerime'de Allah'u Teala iman edip ameli salih işleyenler kurtulurlar buyuruyor.]

(Sure-i Tin, Ayet 6)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ

“İmanla beraber ameli salih işleyenlere kendilerinin memnun olduklarından ziyade ecir (mukafat) vardır.”

[Burda bir incelik var. Çok az bir amelle çok büyük derece alan Ashab-ı Kehf'dir. “Amelinin hepsi Takyanus'dan kaçmak, mağaraya yatmaktır. Yine Asiye Validemiz Firavunun karısı olduğu halde Allah'u Teala yanında en yüksek dereceyi aldı” diye ibadeti terk edenlere, az yapanlara, bu gibileri misal gösterenlere deriz ki;

Onların yaptığı gibi yapabilirsen haklısın . O zaman az ibadetle en yüksek dereceyi alırsın. Ashab-ı Kehf dünyaya hükmeden bir padişahın yanındaki bakanlığı, evini, malını, mülkünü herşeyini Allah için bırakıp, ölümü tercih edip bir mağaraya Allah korkusundan yatıyor. Onun servetinin binde biri olmayan servetini, çoluk çocuğunu Allah korkusu ve sevgisinden bırak, ölümü tercih et, bir mağarada sene değil sadece 309 gün yat!

İşte çelikten bir yay kimse çekemez. Onların o ağır şartlar altında yatması, terk etmesi, bizim ömür boyu amelimizden üstündür. Gelelim Asiye Validemize O'da dünyaya hükmeden tanrıyım diyen bir padişahın karısı, dünya emrinde, Firavunun yanında karısı olduğunu Allah’u Teala'nın bu yüzden kendisini hesaba çekeceğini düşünüp, o muazzam şan, şeref, şöhret kendisine düşman oluyor. İçin için kendisini yiyor. Gizli, tenhalara gidip ağlıyor ve diyor ki;

- Ya Rabbi! Firavunun ve adamlarının yaptıklarından beni uzak tut.[4] Sen benim içimi biliyorsun der. İşte ona da o servet. şöhret düşman oluyor. Onun servet, şan, şeref, şöhretinin milyonda birisi kadar olmayan malın, servetin, şöhretin hiç sana düşman oldu mu? Sen de geceleri kalkıp gizlide bu malın hesabını nasıl vereceğim diye onun ömür boyu ağladığı gibi bir gün ağlayabildin mi? İşte onunda Allah korkusundan gizlide ağlamaları her ikisinde de ibadet var. Yönü başka hemde en makbul ibadet oluyor.]

Bu hocanın sözü; harici mezheblerin oruçsuz, namazsız ve ibadetsiz mezheblerin sözleridir. Bu sözler, onlara çok yarar. Yine ayeti kerime de:

(Sure-i Fetih, Ayet 29)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

“Allah'u Teala'nın vaadi iman edip ameli salih işleyenlere” diye buyurmuştur. Allah'u Teala ve Resulullaha inananlar teferruatı ile inanmalıdırlar.

اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪

(Bir insan yalnız) “Allah'a inandım, meleklerine, kitaplarına ve Resullerıne inandım,” demekle olmaz. Yalnız Allah'u Teala ve Resulüne demekle Allah'u Teala'nın kitabına, kitabındaki emirlerine inanıp onunla da amel etmedikçe iman etmiş sayılmazsın. İman; amel etmekle tamam olur. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'a iman ettim diye ayet ve Hadis-i şeriflerle söylediği emirlerine inanıp kabulden sonra onlarla amel edip çalışmakla olur. İman böyle tamam olur. Allah'u Teala ve Resulüne inandım, deyip söylediklerini ve sözlerini tutma. Nerde iman sahibi oldun? Hem de nasıl sıddıklar zümresinden oldun. Kezzabsın, yalancısın!...


[1] Sünen-i Ebû Davûd, Cild 8, Hadis No: 2201; Sünen-i ibn-i Mace, Cild 10, Hadis No: 4227; Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 30; Berika, Cild 3, s. 75-76; Muhtarü'l-Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 429, s. 265; El-Uhudü'l-Kübra (İmam-ı Şa'rani), S. 39.

[2] Süneni Tirmizi, Hadis No: 2686.

[3] Süneni İbn-i Mace, Hadis No: 64; Şa’bul İman Li’l Beyhaki, Hadis No: 16; Sahih-i İbn-i Hibban, Hadis No: 210.

[4] Sûre-i Tahrim, Ayet 11; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, s. 197.


.