KURANIN MANTIĞA, AKLA SIĞMAYIP İMANA SIĞMASI BAHSİ

Bir profesör ile karşılaştım. Ben ayetlerle söylerken dedi ki:

- Hoca, Kur'an mantıkı değil midir? Ben de dedim ki,

- Kur'an akla sığmaz, ancak imana sığar. Eğer sen Kur'an'ın akla mantığa sığanını kabul eder, akla mantığa sığmayanını kabul etmem dersen, sen de ne Kur'an, ne iman kalır. Eğer Kur'an'ın dediğine inanıp tasdik etmezsen, Allah sözüdür, muhakkak tasdik etmen lazım. “Tasdik edersen akla, fikre ve mantığa sığmaz. Ancak imana sığar, inanırsan kurtulursun. İnanmaktan başka çare yoktur. Mesela bak ne diyor:

1-) Salih Aleyhisselam'e kavmi dediler ki:

- Bize mucizat göster görelim.[1]

- Ne istersiniz dedi?

- Şu kaya ve dağ yarılsın, büyük bir deve çıksın. Yanımızda yavrulasın, içimizde yaşasın dediler.

Salih Aleyhisselam;

- Allah'u Teala kadirdir, yapar[2] dedi.

Bir belli günde, kayanın önüne uzaktan yakından çok kimseler toplandı, Salih Aleyhisselam dua edince kaya, dağ yarıldı. Dağın içinden İri cüsseli bir deve çıktı. Herkesin gözü önünde orada yavruladı. Cenab-ı Hakk, bu deve ve yavrusu içlerinde yaşasın, ne zaman bunları öldürürlerse o zaman kendilerini helak ederim dedi. Develer yirmibeş sene aralarında yaşadı.

Bir zenginin malı çoktu, ve o develerin su içtiği kuyudan sularlar idi. Çekilen suyu o dağdan çıkan develer içer, gider idi.[3] Bu zengin; iki eşkiyaya çok para verdi. Bu develeri “öldürün” dedi. Eşkiyalar büyük devenin arka ayaklarının sinirlerini kestiler.[4] Bağırıp düşünce yavru deve kaçtı. Arkasına düştüler, diyar diyar kovaladılar. Aklı erenler bunları öldürürsek Allah'u Teala bela verecek. Yine bilenler (akl-ı erenler), “Allah öldürmeyiniz dedi. Şimdi öldürüyorlar, başımıza bela gelecek” dediler. Yavru bir çok yere kaçtıktan sonra çıktığı kayaya gelip bağırınca kaya yarıldı deve de, içine gitti. Allah'u Teala:

- Ya Salih! Söyle onlara yedi gün yaşasınlar. Ondan sonra kendilerini helak edeceğim dedi. Yedi gün yaşadılar. Yerden bela geldi. Gökten ateş yağdı, helak oldular.[5] Bu hangi akla mantığa sığar dedim. Koca kaya dağ yarılsın, içinden deve çıksın, içlerinde yirmibeş yıl yaşasın. Bunu söyleyen Allah'u Teala Hazretleri'dir. İnanmayanın dini, imanı gider. İnansan nasıl akla mantığa sığar?Ancak imana sığar. İnanmaktan başka çare yoktur!

2-) Ashab-ı Kehf'i tafsilatıyla söyledim Cenab-ı Hakk Kur'an'da buyuruyor ki:

(Sure-i Kehf, Ayet 9)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: اَنَّ اَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّق۪يمِ كَانُوا مِنْ اٰيَاتِنَا عَجَبًا

Ashab-ı Kehf, bizim acaib ayetlerimizdendir.”

Takyanus denilen hükümdardan kaçtılar, mağaraya girdiler. 309 sene yattılar diyor. Uyanınca biz bugün mü yattık, dün mü, bir günün yarısı kadar mı dediler.[6] Köpekleri Kıtmir'de 309 sene yanlarında beraber idi.

(Sure-i Kehf, Ayet 18)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ الْيَم۪ينِ وَذَاتَ الشِّمَالِ وَكَلْبُهُمْ بَاسِطٌ ذِرَاعَيْهِ بِالْوَص۪يدِ

“Köpekleri ayaklarını uzatıp, uyumayıp bekledi. Melaikelere Sağlarından sollarına döndürüyordum.”

[Köpekleri ağzından da çıkan köpüğü yaladı. Allah'u Teala bu kerametlerini kıyamete kadar devam ettiriyor, Ayılar altı ay kış uykusuna yatarlar. Ağzından çıkan köpüğü yalar. Allah'u Teala inanmayanlara ibret için böyle yaptırıyor.]

Yetmişbin cinliler gelip, bunlar Hakkın rahmetine kavuşacaklar. Hallerini bozalım diye hücum ettiler. Köpek bunları gördü fakat evvelden havlamamaya söz vermişti, ne kadar sabretti, cinliler hücum ediyordu. Sonunda bir kerre (Hu) demesi ile yetmişbin cinlinin hepsi öldüler, dervişler birbirlerine derler ki: Ashab-ı Kehf'in köpeği kadar yok musun? O bir hu demesi ile yetmişbin cinliyi öldürdü.

[Şimdi köpekler ağzını havaya verir, ulurlar. Yani aynı “Hu”yu çekerler. Bilhassa ezan okunurken şeytan ezan sesinden kaçar. Şeytana karşı aynı “Hu” çekerler.]

Profesöre dedim ki: Bu hangi akla sığar?

(Sure-i Kehf, Ayet 25)

“Tam 309 yıl yattılar ve yattıkları yaşta kalktılar.”

Bu hangi akla ve mantığa sığar? Ancak imana sığar!

(Sure-i Bakara, Ayet 259)

3-) Uzeyr Aleyhisselam'ın bir incir ağacının altında (dibinde) yüz sene uyumasını söyledim. Yatarken mendiline incir koymuş, merkebini de bağlamış yatmış, uyanmış bakmış ki merkebi yok.

- Acaba bugün mü dün mü yattım? deyince: Cenab-ı Hakk :

- “Ya Üzeyr! Sen yatalı yüz sene oldu. Eşşeğin kemiklerine bak nasıl dirilttiğimi gör” deyince bakıyor eşşeğin kemikleri çürümüş toprak olmuş, gözünün önünde kemikleri hiç yokken olmaya daha sonra bir araya toplanmaya başladı, birbirine iskeleti çatıldı et ve deri geldi, merkeb bir silkindi bağırmaya başladı. Sanki ölüp dirilen kendisi değildi. Mendiline baktı. Yaş incir daha solmamış, yüzyıl yatmış yine kırk yaşında kalkmıştı.

Hocalar derler ki: Babası kırk yaşında oğlu yüzyirmi yaşında kimdir? derler. İşte Uzeyr Aleyhisselam'dir.

[Yüz sene evvel topladığı incir solmamış, kendisi yüz sene yatmış aynı yaşta kalkmış, topladığı incirin başından bir asır geçmiş kendinin de uyuyup uyanması yine aynı olmuş. Kendinin yanındaki eşeğinin ve bütün dünya halkının başından yüz sene geçmiş. İncirle kendinin başından hiç zaman geçmemiş işte zaman içinde zaman. İşte Allah'u Teala zamanı mekana, mekanı zamana tebdil ediyor.

Kendisi kırk yaşında yattı, kırk yaşında kalktı. Oğlu kendi yatarken yirmi yaşında idi. Oğlu yüzyirmi yaşında kendi kırk yaşında kalktı. Yatmazdan evvel bir şehir gördü, şehir harabe olmuş. Uzeyr Aleyhisselam şu şehrin imar olduğunu tam şehir olduğunu bir görebilsem deyince Allah'u Teala duasını kabul etti. Kendini yüz sene uyuttu, uyandı, geldi. O şehrin içine girdi ki şehir tam imar olmuş. Evler yapılmış, oradan evine geldi, kapıyı çaldı. Çok ihtiyar yüzyirmi yaşında birisi çıktı:

- Sen kimsin? Üzeyr Aleyhisselam:

- Ben Üzeyr'im. Adam:

- Ben Üzeyr'in oğluyum. Sen benden gençsin nasıl Üzeyr olursun? Benim babam kaybolalı yüz sene oldu. Millet toplandı. Bu adam Üzeyr'dir değil dir derken en son Üzeyr Aleyhisselam'ın gerçek Üzeyr olduğunu öğrenmek için bir imtihana tabi tuttular.

(Kur'an'dan evvel İncil'i, Tevrat'ı, Zebur'u Peygamberlerden başkası ezberleyemezlerdi. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in hürmetine Allah’u Teala Kur'an-ı Kerim ezberlemeyi kolaylaştırdı. Ezberdeki Kur'an'ın evvelki kitaplar gibi değiştirilmesine imkan yok. Başka bir lisanda Kur'an-ı Kerim büyüklüğünde bir kitabı Kur'an'ın ezberlendiği süre kadar bir zaman da ezberlenmesine de imkan yoktu. İşte Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in mucizesidir.)

- Sen Üzeyr'sen Peygambersen, peygamberlerden başkası Tevratı ezbere bilmez. Sen Tevratı ezbere oku, biz de kitaptan takib edeceğiz dediler. Uzeyr Aleyhisselam okudu onlar takib etti. Tevratı sonuna kadar hiç eksiksiz ezberden okudu. Bu sefer bu Üzeyr'dir diyenler çoğalmaya başladı. Yine de milletin az bir kısmı ikna olmuyordu.

Üzeyr Aleyhisselam:

- Ben bu eve girmedim, fakat bu evi yapan benim. Evin içini size tarif edeyim. Evin her tarafını, her yerini tarif etti. Üzeyr Aleyhisselam:

- Ben yüz sene uyudum, Allah'u Teala'dan felan şehrin imar olduğunu yapıldığını görseydim diye dua ettim, Allah'u Teala duamı kabul etti.Yüz sene beni uyuttu, Allah beni uyuduğum yaşta uyandırdı. Oğlum yaşlanmış, ihtiyarlamıştı. Ben yattığım yaşta kalktım diye kendilerini ikna etti. Ondan sonra evine girdi.]

Bunlar akla sığmaz, ben akla sığanı kabul ederim. Sığmayanı kabul etmem diyen Kur'an'dan imandan ayrılır.

Kur'an-ı Kerim'de acaib, garaib şeyler çoktur. Bunları söylemediklerinden mahrum kalmışlardır. Bunların bir kısımını yukarda yazdığım için burada kısadır.

Profesöre dedim ki:

4-) Sultan Süleyman Aleyhisselam'ın Ashabından Asaf bin-i Berhaya'nın Belkıs'ın onbinlerce adam alan köşkünü Sultan Süleyman Aleyhisselam başını çevirip bakıncaya kadar Yemende Sebe memleketinden Kudus'ü şerife getirmesi.[7] Ancak bunlar imana sığar. Bu Belkıs'ın köşkünün gelmesi ayetle sabittir. Burada yazmadım, işte bunlar imanın köküdür. Hazreti Musa ile Hızır Aleyhisselam'ın kıssaları bizlere çok ibretli şeyler anlatıyor. Kur'an-ı Kerim'de böyle bir çok kıssalar var ki neler anlatıyor. Bizim bu yazdığımız kitaptakileri adam dikkatle okur, anlarsa kendisine iman ve itikad için yeter. Vesselam!...


[1] Sûre-i Şuara, Ayet 154.

[2] Sûre-i Araf, Ayet 73; Sûre-i Kamer, Ayet 27.

[3] Sûre-i Şuara, Ayet 155-156; Sûre-i Kamer, Ayet 28.

[4] Sûre-i Şuara, Ayet 157; Sûre-İ Araf, Ayet 77; Sûre-i Kamer, Ayet 29; Sahih-i Müslim, Cild 8, Hadis No: 49 (2855), s. 378.

[5] Sûre-i Şems, Ayet 14; Sûre-i Şuara, Ayet 158; Sûre-i A'raf, Ayet 78; Sûre-i Neml, Ayet 52.

[6] Sûre-i Kehf, Ayet 19.

[7] Sûre-i Neml, Ayet 40; Berika, Cild 2, s. 74.


.