TERAVİH NAMAZI

Terâvih Namazı:

Terâvih namazı, Ramazan ayına mahsus yirmi rek’attan[1] ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فَرَضَ صِيَامَ رَمَضَانَ عَلَيْكُمْ وَسَنَنْتُ لَكُمْ قِيَامَهُ فَمَنْ صَامَهُ وَقَامَهُ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ (ن حم عن عبد الرحمن بن عوف)

″Şüphesiz Allah’u Teâlâ, Ramazan orucunu size farz kıldı. Ben de onun namazını size sünnet kıldım. Her kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutar ve onun namazını da kılarsa, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından ayrılır ″[2]

Yine bu hususta şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ لَيْلَةً مِنْ لَيَالِي رَمَضَانَ وَصَلَّى عِشْرِينَ رَكْعَةً فَلَمَّا كَانَتْ اللَّيْلَةُ الثَّانِيَةُ اجْتَمَعَ النَّاسُ فَخَرَجَ وَصَلَّى بِهِمْ عِشْرِينَ رَكْعَةً فَلَمَّا كَانَتْ اللَّيْلَةُ الثَّالِثَةُ كَثُرَ النَّاسُ فَلَمْ يَخْرُجْ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ وَقَالَ: عَرَفْتُ اجْتِمَاعَكُمْ لَكِنِّي خَشِيتُ أَنْ تُكْتَبَ عَلَيْكُمْ.

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazan gecelerinden bir gece çıkıp yirmi rek’at Terâvih namazı kıldırdı. İkinci gece olduğunda insanlar toplanınca, yine çıkıp evvelki gibi onlara yirmi rek’at kıldırdı. Üçüncü gece olduğunda insanlar çoğaldı. Bu sefer Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem çıkmadı ve buyurdu ki: ″Sizin toplandığınızı bildim. Fakat üzerinize farz kılınmasından korktum.″[3]

İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’dan nakledilen bir diğer Hadis-i Şerif’te de şöyle buyrulmuştur:

كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي فِي رَمَضَانَ عِشْرِينَ رَكْعَةً وَيُوتِرُ بِثَلَاثٍ (مسند عبد بن حميد طب مصنف ابن ابى شيبة عن ابن عباس)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazan’da yirmi rek’at Teravih namazı kılardı ve üç rek’at olarak da Vitir namazını kılardı.″[4]

O vakitten Hz. Ömer Radiyallâhu anhu zamanına kadar Ashâb-ı Kirâm, Terâvih namazlarını tek başlarına kılmışlardır. Hz. Ömer, kendi halifeliği döneminde, kurrâların (hâfızların) şeyhi olan Übeyy b. Ka’b Radiyallâhu anhu’ya Terâvih namazını cemaatle kıldırmasını emretmiştir. Sahâbeden Hz. Osman, Hz. Ali, İbn-i Mes’ud, İbn-i Abbas, Talhâ, Zübeyr, Muaz Radiyallâhu Teâlâ anhum ve daha pek çok Ashâb-ı Kirâm Übeyy b. Ka’b Radiyallâhu anhu’ya uyarak Terâvih namazını kılmışlardır.[5]

İmam Ali Kerremallâhu veche:

نَوَّرَ اللّٰهُ مَضْجَعَ عُمَرَ كَمَا نَوَّرَ مَسَاجِدَنَا وَاِنَّمَا لَمْ يُوَاظِبْهَا النَّبِيُّ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ خَشْيَةَ أَنْ تُكْتَبَ عَلَيْنَا.

″Allah’u Teâlâ, Hz. Ömer’in yattığı yeri nurlandırsın. Onun bizim mescidimizi nurlandırdığı gibi. Peygamberimiz Aleyhissalâtu vesselâm, Terâvih namazının bizim üzerimize farz kılınmasından korktuğu için onu cemaatle kıldırmaya devam etmemiştir″[6] diye buyurarak, Hz. Ömer Efendimizi methetmiştir.

İmam-ı Âzam Rahmetullâhi aleyh, Terâvih namazı bir sünnet-i müekkededir. Hz. Ömer Radiyallâhu anhu, bu Terâvih namazına kendiliğinden devam etmemiştir. Onun elinde bir asıl vardır. O asıl da Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

اِنَّ لِعُمَرَ فِيكُمْ سُنَّةً مَهْدِيَّةً فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تُخَالِفُوهُ.

″Şüphesiz ki, aranızda Ömer için doğrulanmış bir sünnet vardır. Artık ona tâbi olun ve ona muhalefette bulunmayın″[7] Kavl-i Şerif’idir. Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem bu sünnet ile, Terâvih namazını murad etmiştir.

Yine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

عَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ مِنْ بَعْدِي.

″Benim sünnetime ve benden sonra Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetine sarılın″[8] Hadis-i Şerif’ide, Terâvihin sünnet-i müekkede olmasına delâlet eder. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in cemaatle devam etmemesi sünnet-i müekkede olmamasını gerektirmez. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Üzerinize farz kılınacağından korktuğum için devam etmedim″ diyerek, devam etmediklerinin mazeretini beyan etmiştir.


[1] İmam Mâlik’e göree ise, Terâvih namazı otuz altı rek’attır.

[2] Sünen-i Nesâî, Sıyam 40; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 1572.

[3] el-İnâye Şerh’ul-Hidâye, c. 2, s. 235; Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 98; Sahih-i Müslim, Salât’ul-Musâfirîn 25 (177 Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 24274; Sahih-i Buhârî, Ezan 82.

[4] Abd İbn-i Hümeyd, Müsned, Hadis No: 655; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 286, Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 11934.

[5] İbn-i Ebî Şeybe, Musannef’inde nakledildiğine gore;(مصنف ابن ابى شيبة عن يحيى بن سعيد) أن عمر بن الخطاب أمر رجلا يصلي بهم عشرين ركعة″Hz. Ömer Radiyallâhu anhu, Terâvih namazının yirmi rek’at olarak kılınmasını emretmiş″ ve Hz. Ömer’in bu emri üzerine de; كان أبي بن كعب يصلي بالناس في رمضان بالمدينة عشرين ركعة ويوتر بثلاث(مصنف ابن ابى شيبة عن حسن عبد العزيز بن رفيع) ″Übeyy İbn-i Ka’b Radiyallâhu anhu, Medîne’de insanlara yatsıdan sonra yirmi rek’at Terâvih namazı kıldırmış ve üç rek’at olarak da Vitir namazını kıldırmıştır.″ ( İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, 2, s. 285)

[6] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 98.

[7] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 98-99. Ayrıca bu hususta bakınız: Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 16522; Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 304.

[8] Serahsî, Mebsut, c. 3, s. 174; Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 99; Sünen-i Tirmizî, İlim 15.


.