TÜRBE ZİYARETİNDE UYULMASI GEREKEN ADABLAR

TÜRBE ZİYARETİNDE UYULMASI GEREKEN ADAPLAR:

Hadis-i Şerif:

مَنْ زَارَ قَبْرِى بَعْدَ مَوْتِى كَانَ كَمْنَ زَارَنِى فِى حَيَاتِى (هب عن ابن عمر)

“Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir.”[1]

Peygamberlerin ve büyük zatların türbeleri ziyaret edilirken edeb aynı sağlığındaki gibi olmalıdır. Onların türbelerinde musafaha etmek, kucaklaşmak, konuşmak vs. gibi hareketler olmamalıdır. Çok büyük bir padişahın huzurunda otururken, dururken nasıl edebe riayet ediyorsan. O zatların huzurunda da daha fazla edebe riâyet etmemiz lâzımdır. En büyük kazanç ve derece almanın bir usûlüde edebe çok riayet etmektir. İçeriye iki çocuk gelse; Birinin giyiminin, güzelliği ve herşeyi çok ileri. Diğer çocuk ise giyimi, güzelliği onun gibi değilse, ilk görünüşte iyi giyimli, güzel olan çocuk sevilir. Ama o çocuk oradakilere karşı terbiyesizce, kötü sözler söylerse, edebe muhalif hareketler yaparsa; diğer çocukta normal bir hareketle edebe tam riayet ederse, iyi giyimli çocuğa olan sevgi kalkar, diğer çocuğa sevgi artar. Allah'u Teâlâ yanında da aynıdır. Onun için demişler ki:

Edeb bir tac imiş nuru Hûda'dan

Giyin ol tacı emin ol her belâdan

Büyük bir zatın kabrinde yanındaki ile konuşulmaz. İşaret dahi yapılamaz. Söyleyeceğini, oradan uzaklaştıktan sonra söyleme-lidir. Edebe muhalif en ufak bir hareket yapılmaz. İşte o ziyaret Allah Teâlâ ve Resûlullah yanında tam makbule geçer. O zâta hürmet onun ilminedir. İlim sıfatullahtır. O ilme hürmet Allah'u Teâlâ'ya dır. Dolayısıyla o zata hürmet Allah'u Teâlâ'ya dır. Allah'u Teâlâ onun karşılığında kendisini hem dünyaca, hem de âhiretçe korktuklarından hıfzı himaye edip, umduklarına nail eder. Kendisini yücettir.

Elif okudum ötürü,

Başımı verdim götürü.

Yaratılmışı severim,

Yaradandan ötürü.

Yunus EMRE

Bir kimsenin, büyük zatların türbelerinden ayrılırken aynı hayatta olan bir zatın huzurundan ayrılıyormuş gibi tazim ve hürmetle geri geri çekilerek ayrılması lazımdır. Nitekim Aişe annemizden nakledilen aşağıdaki Hadis-i Şerifte Rasulullah efendimiz bize nasıl hareket edeceğimizi göstermiştir. Allah’u Teala Sure-i Ahzab, âyet 21’de:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ اللّٰهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللّٰهَ وَالْيَوْمَ اْلاَخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثِيراً.

“O Rasulullah’ta Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir numune-i imtisal vardır,” buyuruyor. Bizde onun her yaşantısını, sünnetini örnek almamız lazım.

Müslim ve İmam Ahmed b. Hanbel’in Hz. Aişe validemiz tarafından nakledilen Hadis-i Şerif şöyledir:

لَمَّا كَانَتْ لَيْلَتِي الَّتِي كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيهَا عِنْدِى انْقَلَبَ فَوَضَعَ رِدَاءَهُ وَخَلَعَ نَعْلَيْهِ فَوَضَعَهُمَا عِنْدَ رِجْلَيْهِ وَبَسَطَ طَرَفَ إِزَارِهِ عَلَى فِرَاشِهِ فَاضْطَجَعَ فَلَمْ يَلْبَثْ إِلَّا رَيْثَمَا ظَنَّ أَنْ قَدْ رَقَدْتُ فَأَخَذَ رِدَاءَهُ رُوَيْدًا وَانْتَعَلَ رُوَيْدًا وَفَتَحَ الْبَابَ فَخَرَجَ ثُمَّ أَجَافَهُ رُوَيْدًا فَجَعَلْتُ دِرْعِي فِي رَأْسِي وَاخْتَمَرْتُ وَتَقَنَّعْتُ إِزَارِي ثُمَّ انْطَلَقْتُ عَلَى إِثْرِهِ حَتَّى جَاءَ الْبَقِيعَ فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَفَعَ يَدَيْهِ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ انْحَرَفَ فَانْحَرَفْتُ…. ) م حم عَنْ عائِشَةَ(

Hz. Ayşe validemiz anlatıyor: “Peygamberimiz (Sallallâhû aleyhi vesellem) yanımda kaldığı gece olan benim sıramda iken geldi ve ridasını ve ayakkabılarını çıkarıp yanına bıraktı. İzarının bir ucunu yatağına açtı ve yanı üzere yattı. Fazla zaman geçmeden o benim uyuduğumu sandı, yavaşça ridasını aldı ve ayakkabılarını giydi. Kapıyı açtı ve sonra kapıyı yavaşça kapattı. Ben de başımı örttüm. Sonra izarım ile de kapandım ve onu takip etmeye başladım. Nihayet Baki mezarlığına geldi. Uzunca ayakta durdu. Sonra üç defa ellerini kaldırdı, sonra geri geri çekildi. Bende geri geri çekildim…”[2]

Allah’u Teala hazretleri yer yüzünde yaşayan bütün Müslüman din kardeşlerimizi ve cümlemizi Kur’an-ı Kerim’den ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin sünneti seniyesinden bizleri ayırmasın! Fırka fırkaya bölünüp dalalate düşürmesin! Ehl-i sünnet vel cemaat inancından ayırmasın. Amin!


[1] Darekutni, II/278, No: 192 ; Beyhaki, Şuabü'l-İman , III/488, No: 4151; es-Süneni'l-Kübra, V/246.

[2] Müslim, Cenaiz 103; Ahmed, Müsned, VI, 221.


.