MUSAFAHA VE EL ÖPME BAHSİ

[Bilal Babamın elini kadınların öptüğünü bunun bizim dinimizde yerinin olmadığını iddia edenlere deriz ki:

Dinimizde doktora gitmek caizdir! Bilal Babamda en büyük doktordur. Bazen oluyor ki doktorların ilaçla iyi edemediği hastalar sağlığında yanına gelir, okunur, iyi olurdu. Şimdi de kabrine gelip aynı şifayı buluyorlar. Okuduğu Kur'an-ı Kerim nuru ile hastalığın geçmesi, Allah'u Teala'nın kullara büyük bir lütfu ve ihsanıdır. Hem bir alimin Kur'an okuması ve Kur'an'ın nurundan hastanın iyi olması ile doktorun ilaçla verdiği şifadan farkı nedir? İyi dikkat et. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem ömründe ailesini, kızını doktora götürmedi. Ama Kur'an-ı Kerim okuyup onun nuru ile çok fazla hastalardan iyi ettiğinin adedi gayet çoktur.

Uhud gazasında Ebu Katade gözüne darbe yedi. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in okuması ile eskisinden daha iyi gördü.[1]

Rifaa bin Rafi anlatıyor:

Bedir savaşında bir okla gözüm akmıştı. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem gözüme okudu ve tükürdü. Ondan sonra hiç bir ağrı hissetmedim.[2]

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in ağzının suyu ile iyi olan hastalar[3] sayılamayacak kadar çoktur.

Muhammed bin Hatıb'dan mervidir. Çocuk iken üstüme kaynar su döküldü. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem üzerime tükürdü. Mübarek eli ile oğaladı, dua etti. Hemen iyileştim.

Bir çocuk günde iki kere sara illetine tutulurdu. Resulullah göğsünü oğaladı, okudu. Çocuk tamamen iyileşti.[4]

Şerhabil Cafi Radiyallahu anhu demiştir ki;

Bir gün Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna vardım.

- Elimde ur çıktı. Bu ur beni rahatsız ediyor. Bu elimle kılıç kabzasını ve yan dizginini tutamıyorum dedim. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem:

- Yanıma gel, elini aç dedi.

- Açtım, mübarek nefesini elime üfürdü. Sonra mübarek elini elime sürdü. O illet tamamen benden gitti.[5]

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in okumasına inanan mü'min, inanmayan kafir, zındık, münafık, fasık oldu. Şimdi; Kur'an aynı Kur'an, hasta aynı hasta, okumadaki şifa aynı, inanan kabul eden ve kabul etmeyende aynıdır.

Kur'an'ın büyüklüğünün, şifasının güneş gibi aşikar olduğunu gördüğün halde onun aleyhinde atarsın. Sende Allah'u Teala'nın sözü olan ayetine kıymet vermek nerde. O alimin okumasına kendisine kıymet vermemek, Allah'u Teala'ya ve Kur'an'a kıymet vermemektir. Allah'u Teala'ya, Kur'an'a kıymet vermemek ki o da bir peygamberin mucizesini inkar etmeyle bir evliyada Allah'u Teala'nın verdiği Kur'an şifasını inkar etmek arasında ne fark vardır? Evliyanınkine ve Peygamberinkine de o harikulade hali veren Allah'u Teala'dır.

Kur'an-ı Kerim'de:

(Sure-i Nur, Ayet 31)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ ...

“Yaşlı mü'minler babası, kardeşi, oğlu, amcası gibidir.” Bu ayete göre değil elini öpmek, tam yaşlı kamil bir mü'min olursa hacca bile gidebilir. Bu ayette namahremliğide aynen babası, kardeşi, amcası vesaire gibidir buyuruyor. Sen ise bundan çok ileride olan okuduğu Kur'an'ın nuru ile hastaları şifaya kavuşturan duası Allah'u Teala tarafından geri çevrilmeyen, onun duası ile en büyük müşkülleri hallolunan ve şifası güneş gibi aşikar olan zatın eli öpülür diye kabul edemiyorsun veya öpülmez gibi sözler söylüyorsun. Her el öpülmeyebilir, her taşın öpülmeyip Hacer'ül-Esved taşının, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in Ravza'sının ve benzer taşların öpüldüğü , diğer taşların öpülmediği gibi, onun da eli öpülür. Belki senin elin öpülmez. O binlerce hastayı ölümden kurtarsın, sen kimseye en ufak bir şifa verme. Adam var ki; kapıyın önünden geçmesi mahzurludur. Çünkü namus hainidir. Adam var ki; benim namusumu emanet edeceğim bir yer yok. Senin yanında kalsın diye yalvarılır. Adam var ki; çekle, senetle verdiğin parayı alamazsın. Adam var ki; sözü senetttir, ölüm pahasına da olsa sözünü yerine getirir. Bunu da islam toplumu seçer. Bu gibiler de kitaba bakılmaz insanlara sorulur.

Hadis-i Şerif:

“Müslümanlar yanında iyi görülen Allah yanında da iyidir.”[6]

On binlerce adamı okuyup Kur'an nuru ile ölümden kurtarıyor. Bir doktor kafirde olsa hastalık için muayenesi caizdir. Aynı şifayı Kur'an-ı Kerim'in nuru ile verirse bir tek onun elinin öpülmesi caiz değil demek mi istiyorsun? Hakiki mü'minsen Kur'an'ın nuru ile okuyup hastalara şifa verdiği için şüphesiz onu hem kabul edip hem de onunla inkarcılara karşı övünmen lazımdır. Yoksa Kur'an'ı inkar etmiş olursun.]

(Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 932)

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَقْب۪يلُ الْمُسْلِمِ يَدَ اَخ۪يهِ مُصَافَحَةٌ (الديلمى)

“Bir müslümanın mü'min kardeşinin elini öpmesi sünnet olan musafahadır (ve büyük sünnettir) diye buyurmuştur.

Musafaha Hadisine bak:

عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَصَافَحُوا فَاِنَّ الْمُصَافَحَةَ تُذْهِبُ بِالشَّحْنَاءِ وَتَهَاوَدُوا فَاِنَّ الْهَدِيَّةَ تُذْهِبُ الْغِلَّ (كر عن ابن عمر)

İbn-i Ömer Radiyallahu anhu'dan mervidir, Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem:

“Musafaha ediniz, çünkü musafaha aranızdaki kırgınlığı giderir”[7] ve hediye veriniz. Muhakkak hediye vermek kalbteki dargınlığı giderir,”[8] diye buyurmuştur.

Hadis-i Şerif:

“İki müslüman musafaha edince elleri (birbirinden) ayrılmadan günahları af olur,”[9] buyurmuştur.

Hadis-i Şerif:

“Müslümanın kamilleri karşılaşınca gök gürler. Şimşek (atar,) çakar, su da taş tokuşur yani sudaki taş gibi tokuşurlar.”[10]

Zikrullah, selavatı şerife ile gürlerler. Ağzı açılır, ağızlarındaki dişleri görülür. Şimşekler (atar) çakar diye buyurmuştur.

Mü'minler birbirlerini gördükleri zaman gök gibi gürlerler. Şimşek gibi çakarlar, suyun içindeki taş gibi tokuşurlar yani birbiri ile musafaha yaparlar. Gök gibi gürlerler dediği birbirinin ellerinden tutarlar. Salavat-ı şerife getirerek gürlerler. Tebessüm ederler, gülerler dişleri şimşek gibi taş gibi tokuşur dediği elleri birbirine tokuşur suyun içindeki taşların tokuştuğu gibi tokuşur.

[Birbirlerine uzak durup ellerinin uçlarını tutmak musafaha değildir. Birbirlerine çarpacak kadar yaklaşmak veya çarpmak, elden tutup sallamak içten gelen sevgi ile gülümsemek bunlar musafaha sayılır.

(Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih, Cild 6, Sayfa: 433)

“Hz. Enes diyor ki: Birisi Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'a:

- Biz müslümanlardan birisi, mü'min kardeşine ve bir dostuna mülaki olunca ona tazimen eğilmeli midir? diye sordu. Resul-i Ekrem cevaben:

- Hayır, eğilmemelidir buyurdu. O kimse:

- Onu kucaklayıp öpmeli midir? diye sordu. Resulü Ekrem cevaben:

- Hayır diye cevap verdi. Tekrar o kimse:

- Musafaha edip el tutuşmalı mıdır? dedi.

Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bu son suale cevaben:

- Evet diye tasdik ve tasvib buyurdu.

(Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih, Cild 6, Sayfa: 435)

“MUSAFAHA: El tutuşmak. Bu da hakkında ihtilaf edilmeyen bir sünnet-i kadimedir.

Taberani'nin Esvat'ında Huzeyfe ibn-i Yeman'dan rivayet ettiği bir Hadis-i şerifte Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem:

- Mü'min mü'mine mülaki olup ona selam vererek elini sıktığı zaman her ikisinin günahları ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülür, buyurmuştur.

Musafaha müslümanın en önemli davranışıdır.[11]

(Berika, Cild 5, Sayfa: 185)

“Musafaha da sünnet olan, avucun içini avuca bitiştirmek yüzü yüze döndürmektir. Parmakları tutmak musafaha değildir. Bilakis o rafizilerin fiilidir. Nitekim SALAT-İ MESUDİYYE'den böyle nakledilmiştir. MÜNYE'de musafaha iki elle yapılır diye geçmektedir. HİZANE'de bez gibi bir aracı olmadan musafaha yapılır denilmiştir. ŞİR'A'da belirtildiğine göre musafaha, karşılaşma esnasında selamdan sonradır ve baş parmağı tutmaktır.

Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Musafaha ettiğiniz zaman başparmağı tutunuz. Çünkü onda bir damar vardır ki ondan muhakkak muhabbet ve sevgi dağılır.” Nitekim KUHUSTANİ'den böyle nakledilmiştir.]


[1] Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, s. 655.

[2] Hayatü's-Sahabe, Cild 4, s. 261-262.

[3] Mir'at-ı Kainat, Cild 1, s. 498.

[4] Şevahidü'n-Nübüvve, s. 174-175; Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, s. 655.

[5] Şevahidü'n-Nübüvve, s. 176.

[6] 500 Hadis-i Şerif Kitabı (Ömer Nasuhi Bilmen), Hadis No: 357, s. 294; İrşad, Cild 3, s. 511.

[7] Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 476.

[8] Muhtarü'l-Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 478, s. 295. Kenzul Ummal, Hadis No: 25366.

[9] Sünen-i Tirmizi, Cild 4, Hadis No: 2874.

[10] Hacı Muhammed Bilal-i Nadir Hazretlerinin vaaz bandından alınmıştır.

[11] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 4121.


.